Nobel ödüllü yazar Anatole France, Tanrılar Susamışlardı ’da, Fransız İhtilâli’nin terör yıllarını, kendi çocuklarının başını yemek konusunda iştahı hiç tükenmeyen ihtilâlin keskin bıçağı giyotinin cömertçe inip kalkışları ve tutkulu Evariste Gamelin’le ölçülü Elodie’nin aşkını merkeze alarak büyük bir ustalıkla anlatmış, ihtilal mahkemelerinde körelmiş vicdanların, soğuk nazarların, yolundan sapmış bir hukukun gölgesinde sel gibi akan insan kanının boğduğu kardeşlik ülküsünün trajik sahnelerini canlandırmıştır.
Bu selin boğdukları arasında sadece sesi ve hâtırası hiç bilinmeyen, bilinmeyecek kurbanlar değil, daha kimler vardır: Danton, Desmoulins, Hébert, Chaumette ve nihayet bozulmaz ahlâklı Robespierre… Hepsi, yarattıkları bir aşırılık canavarının pençesinde kanlı ihtilâller çığırının şöhretli kurbanları olarak tarihe geçmişlerdir.
Özet
Robespierre’in egemen olduğu yaklaşık bir yıllık süreyi, Terör dönemini anlatıyor.
Devrim bir süre sonra toplum tarafından destek görmeme, hatta nefret edilmeye bile başlanmıştır. Çünkü devrimler amacından çıkıp soykırımlar a dönüşmektedir