Pazartesi Öyküleri I-II - Alphonse Daudet - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Pazartesi Öyküleri I-II – Alphonse Daudet

Pazartesi Öyküleri I-II – Alphonse Daudet

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: 2020
Eklenme: Ocak 18th, 2024
Dil: Türkiye
Sayfa: 163
Yazar: Alphonse Daudet

782 Kişi Tarafından Görüldü

İnsan davranışlarını dikkatle gözlemleyen ve özenle işleyen Alphonse Daudet, Fransa’nın güneyindeki yaşamı ve insanları duygulu bir alaycılıkla anlatmıştır. 1871 yılında gönüllü olarak katıldığı Fransız-Alman savaşı sanatçıyı büyük ölçüde etkilemiştir. Bu etki Pazartesi Hikayelerinde gerçek, hayal, alay, sevecenlik ve kaygının iç içe geçtiği şiir yüklü bir üslupla metne yansımıştır.

Roman ve hikayelerinde yaşamın çelişik ögelerini bir araya getiren yazar, tutkunun da insanlar üzerinde yazgı gibi önüne geçilmez bir gücü olduğuna eserlerinde sıkça yer verir.

Pazartesi Öyküleri I-II Kitap dan Alıntı

O sabah okula pek geç kalmıştım, azarlanacağı m diye de ödüm kopuyordu. Çünkü M.Hamel bizi participe’lerden sözlüye çekeceğini söylemişti. Ben bu konunun daha ilk sözcüğünü bile bilmiyordum. Bir an, okulu asıp dağ tepe dolaşmak aklıma esti.

Hava da öyle sıcak, öyle açıktı ki!

Ormanın bitiminde kara tavukların ötüşleri duyuluyordu, bıçkı evinin arkasındaki Rippert çayından eğitim yapan Prusyalıların sesi geliyordu. Bütün bunlar içimi participe’ler kuralından daha çok çekiyordu;ama yine de şeytana uymadım ve tabanları kaldırıp okula doğru koştum.

Belediyenin önünden geçerken,küçük ilan kafesinin çevresine toplanmış bir kalabalık gördüm. İki yıldan beri, bütün kötü haberleri,yitirilen çarpışmaları, bizler hep oradan öğreniyorduk. Koşmamı kesmeden, kendi kendime:

Yine ne var? dedim.Tam hızla alanı geçeceğim sırada, çırağıyla birlikte ilanı okumakta olan demirci Wachter, bana seslendi:

Hey küçük, o kadar acele etme.

Nasıl olsa okuluna yetişirsin.

Benimle alay ediyor sandım ve soluk soluğa M. Hamel’in küçük avlusuna daldım.Ders başlarken, her zaman ta sokaktan bile duyulan bir curcunadır kopardı. Sıraların kapakları açılır,kapanır; daha iyi akla girsin diye kulaklar tıkanarak, ders hep bir ağızdan avaz avaz yinelenir ve öğretmenin kocaman cetveli sıraların üstüne iner dururdu:-

Biraz susalım!

İki günden beri çarpıştıkları ve geceyi de, sırtta çanta, sel gibi yağan yağmurun altında geçirdikleri için askerler yorgunluktan bitkindiler; ama yine, ana yolların su birikintileri, sırsıklam olmuş tarlaların çamuru içinde, tam üç saatten beri, elde silah, soğukta beklemekten imanları gevriyor du.

Bundan önceki geceleri de yağmur altında geçirdiklerinden, su içinde ağırlaşan üniformalarının verdiği yorgunlukla, ısınmak için, ayakta durabilmek için birbirlerine sokuluyorlar. Yanındakinin çantasına dayanarak ayakta uyuyanlar bile var. Bu uykuda pörsümüş, sarkmış suratlarda bezginlik ve yoksunluklar daha da belli oluyor.

Yağmur, çamur, ateş yok, çorba yok, basık ve karanlık bir gökyüzü, her yandan kokusu gelen düşman.

Ne iç karartıcı bir durum!

Burada ne yapıyorlar?

Neler olup bitiyor?

Namluları ormana çevrilmiş topların bir şeyler bekler gibi bir hali var. Pusuya yatmış makineli tüfekler,gözlerini ufka dikmiş. Her şey saldırıya hazırlanmış gibi.

Neden saldırılmıyor?

Ne bekleniyor?

Emir bekleniyor ve genel karargahtan da bir türlü emir gelmiyor.

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.