Mor - İnci Aral - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Mor – İnci Aral

Mor – İnci Aral

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: 2011
Eklenme: Ocak 18th, 2024
Dil: Türkiye
Sayfa: 328
Yazar: İnci Aral

1.665 Kişi Tarafından Görüldü

Bir bahçıvanın oğlu, eski solcu, yeni iş adamı İlhan, gençlik yıllarında sıradan bir evlilik yapmış, ancak ellisini geçtikten sonra kendinden otuz yaş genç bir kapıcı kızına tutularak ondan bir de çocuk sahibi olmuştur. Hayatında yeni bir sayfa açma isteğiyle eşinden boşanma çabası içindedir.

O gece sahip olduğu turistik otelde sevgilisi ve akrabalarıyla birlikte oğlunun birinci yaşını kutlayacaklardır. Konuklar arasında İlhan’ın mutsuz kız kardeşi ve profesör erkek kardeşiyle onun karısı da vardır. İlhan’ın birlikte yaşadığı genç kadının, bir odada ölümü bekleyen babası ve birkaç yakını da otel dedirler. Öte yandan, İstanbul’daki eş ve yazlıktaki baldız da sahnenin dışında, ama olayın içinde yer alırlar.

Mor, İlhan’ın gördüğü tekinsiz bir rüyayla başlar ve yirmi dört saatlik bir sürede geçer; ancak kişilerin geçmişlerine ve geleceğe yönelik düşüncelerine doğru genişleyip yayılarak uzun bir zamanı kapsar.

Mor Kitap Özeti

havuzun dibindeki çamurlu suda çürüyüp yosunlaşmışlardı. Şezlonglar,kuru bitkilerle dolu saksılar oraya buraya atılmış, otel terk edilmişti. Orada olan herkes gitmiş, bir tek o, İlhan kalmıştı geride. Bütün ışıklar sönük, camlar karanlık, deniz ve rüzgar suskundu.

“Neden üzgünsün yavrum?” diye sordu gelen. Yavrum sözcüğünü vurgulayışı kendine özgüydü. Annesiydi, emin oldu İlhan.

“Üzgün değilim anne,” dedi. “Çişimi yapmak istiyorum ve,” önünü eliyle örttü, “gördüğün gibi çıplağım.”

“Herkes çıplak doğar, seni böyle çok gördüm ben,” dedi annesi.

“Ama istersen gözlerimi kapatabilirim.”

“Senin gözlerin yok!” dedi İlhan, üzüntüyle boşluğa doğru bakarak.

“Önemli değil, insan gözü iyi göremez, ancak istersen ve yeterince yaklaşıp dokunabilirsen açıkça, dosdoğru görebilirsin her şeyi,” dedi annesi.

“Niye geldin, beni mi özledin?” diye sordu İlhan.

“Evet, sana yaklaşmak, dokunmak istiyorum,” dedi annesi. “Torunumu da erak ediyorum ayrıca. Göster onu bana oğlum!”

“İsterdim, ama olanaksız anne, sen ölüsün!” dedi İlhan.

“Ölüm yok,” dedi, annesi. “Unutulmadığın sürece yok, bunu unutma!

“Sıkıntı içinde uyandı İlhan Sacit. Panjurların aralığından odaya dolan parlak kül rengi ışığa gözlerini alıştırmaya çalışırken hızlanmış kalp atışlarının düzelmesini bekledi. Annesi epey zamandır rüyalarına girmiyor, hiçbir biçimde duygu dünyalarına uğramıyor

insanı dikkatli olmaya çağırdığı durumlardan biriyle karşı karşıyaydı. Annesi “Torunumu görmek istiyorum,” demişti. Yabana almamalıydı bu sözü. Yalnızca bilinçaltı kaygılar ya da küçük oğluna olan düşkünlüğüyle açıklayıp geçiştir-memeliydi.

“Daha düne kadar yaşadığım yere nasıl sokmazsın beni?” demişti Revan,ağlamaklı, sinirden tarazlanmış, hırçın ama cılız bir sesle.

“Seni gururlu bilirdim, çok yazık,” demişti İlhan. i “Ya sen? Sen bu rezillikten hiç utanmıyor musun?”

“Sen hiçbir şeysin,” demişti, karısına. “Tek başına bir hiçsin. Seni yıllardır ablan yönetiyor. İpleronun elinde. Teslim olmuşsun!

Ama bu kadın kendini kurnaz sanan bir aptal o kadar! Aklını başına topla…”

“Seni alçak, vicdansız adam!” diye bağırmıştı Fikran atılıp. “İpleri kaptıran asıl sensin!

O kadar ki kızını bile inkâr ediyorsun! Senin asıl varisin kızım, Kumru! Ama o masum görünen sürtük sevgilin seni parmağında oynatıyor. O çocuk senden olamaz İlhan Bey, asıl sen aklım başına topla!”

“Kapa çeneni terbiyesiz,” demişti İlhan, öfkeyle. “Kızını evlat edinen ben değilim, Revan. O çocuğu severim. Ama siz ikiniz onu da kendinize benzeteceksiniz. Sizi pis kargaları…Yıllarca sömürdünüz beni, defolun gidin başımdan artık!”

“Seni öldürteceğini, görürsün sen!” diye bağırmıştı o katır suratlı Fikran, arabaya binerken, “İt gibi gebereceksin İlhan Sacit!”

“Hoşt, köpek! Defol burdan!”

 

 

 

 

 

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.