Kırmızı Pazartesi - Gabriel Garcia Marquez - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Kırmızı Pazartesi – Gabriel Garcia Marquez

Kırmızı Pazartesi – Gabriel Garcia Marquez

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: 2019
Eklenme: Ocak 18th, 2024
Dil: Türkiye
Sayfa: 94
Yazar: Gabriel Garcia Marquez

1.777 Kişi Tarafından Görüldü

Kolombiyalı büyük yazar Gabriel García Márquez’in 1981’de yayımlanan ve başyapıtları arasında yer alan romanı Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği ancak engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir cinayetin öyküsünü anlatıyor.

Usta yazar, çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayeti kendine özgü eşsiz anlatımıyla aktarıyor. Romanın kahramanı Santiago Nasar’ın daha ilk sayfadan töre cinayetine kurban gitmesi ve bu cinayetin hangi dinamiklerin etkisiyle işlendiği geri dönüşlerle adım adım gözler önüne seriliyor.

Kırmızı Pazartesi, bir cinayetin arka planını göstermekten öte, acımasız törelerin kıskacındaki bir halkın ortak davranış biçimlerinin portresini de çiziyor. Böylece alabildiğine sürükleyici bu kısa ve ölümsüz roman, adeta bir toplumun ruh çözümlemesi niteliğini de kazanmış oluyor.

Kırmızı Pazartesi Kitap Özeti

her kitaba konsantre olmalı ve öyle okumalı, ama “Kırmızı Pazartesi” biraz daha fazla konsantrasyon gerektiriyor. Eğer konsantre olmadan okunursa, örgüde ve karakterlerde bir karmaşa yaşayabilirsiniz. Kitap sürükleyici, konu sürekli birilerinin ağzından anlatılıyor. Kısa bir zaman dilimidir “Kırmızı Pazartesi”, ama yoğun bir içeriği vardır.

Santiago Nasar, onu öldürecekleri gün, piskoposun geleceği gemiyi karşılamak için sabah saat 5.30’da kalkmıştı. Rüyasında kendini koca koca incir ağaçlarından bir ormanın içinden geçerken görmüştü, incecik bir yağmur çiseliyordu, bir an için mutluluk duymuş, ama uyandığında üstü başı kuş pislikleri içindeymiş duygusuna kapılmıştı.

“Rüyasında hep ağaçlar görürdü,” demişti bana annesi Plâcida Linero, o uğursuz pazartesinin ayrıntılarını aradan 27 yıl geçtikten sonra anımsarken. “Bir hafta önce de rüyasında, badem ağaçlarının arasından uçarken dalların hiç birine çarpmadan geçip giden yaldızlı kağıttan yapılma bir uçağın içinde tek başına oturduğunu görmüştü.”

Başkalarının rüyalarını,yemekten önce aç karnına anlatmaları koşuluyla, doğru yorumlamakta üstüne yoktu kadının, ama ne oğlunun gördüğü o iki rüyada herhangi bir uğursuzluk belirtisi fark etmişti, ne de ölümünden önceki sabahlarda kendisine anlatmış olduğu daha başka ağaçlı rüyalarında.

Anıların kırık aynasını ortalığa saçılmış incecik onca parçadan bir araya getirme çabasıyla bu unutulmuş kasabaya geri döndüğümde, yaşlılığının son demlerinde onu bulduğum aynı hamakta yine aynı biçimde yatarken bakıp görmüştü o sabah oğlunu. Günün yalın aydınlığında bedeninin çizgileri zar zor seçilebiliyordu, oğlunun yatak odasına son uğradığında kendisine bıraktığı geçmek bilmez baş ağrısına karşı kullandığı şifalı yapraklar vardı.

tutunmuştu, odanın alacakaranlığında cinayetin işlendiği sabah beni şaşırtmış olan aynı vaftizhane kokusu vardı.Kapının eşiğinde görünür görünmez beni Santiago Nasar’ın hayaliyle karıştırdı. “İşte tam orada duruyordu,”dedi bana. “Yalnızca duru suyla yıkanmış beyaz keten giysisi vardı üstünde, çünkü teni öyle narindi ki, kolanın hışırtısına hiç dayanamazdı.” Oğlunun geri döndüğü sanrısı geçip gidene kadar uzunca bir süre hamakta öylece oturdu,çayırteresi tohumları çiğneyip durdu. Sonra da içini çekti:

 

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.