“Ölmek üzereydim. Biliyordum. En azından artnmıyordu. Sadece, onu sevdiğimi söylemek istiyordum.Ama sonra birden karanlık beni ele geçirdi…”
“Tatlı bir aşk hikâyesi ve kalbinizi sıkıştıracak bir macera. Daha ilk birkaç sayfada kendimi çığlık çığlığa tırnaklarımı yerken buldum. Kısacası, Kaplan Laneti sihirli!”-Becca Fitzpatrick New York Times çoksatarı yazar-
Kitap’dan Alıntı
Mahkûm elleri önünde bağlı ayakta dikiliyordu. Yorgundu,dayak yemişti ve pisti fakat damarlarında dolaşan asil Hint kanına yakışır bir biçimde sırtını gururla dikleştirmişti. Odadaki uzun ve beyaz sütunlar birer gardiyan gibiydi.
Tül perdelerin arasından ormanın fısıltısı bile gelmiyordu. Mahkumun tek duyduğu şey Lokesh’in değerli taşlı yüzüklerinin altın sandalyenin yanına vurarak çıkarttığı tangırtıydı.
Lokesh mahkuma bakarken gözlerini küçümsercesine kıstı. Mahkum, Mujulaain olarak bilinen bir Hint krallığının prensiydi. Teknik olarak unvanı, Mujulaain İmparatorluğunun Prensi ve Yüksek Koruyucusu ydu fakat kendisini sadece babasının oğlu olarak görmeyi tercih ediyordu.
Racanın kızı ve mahkumun nişanlısı Yesubai ile prensin büyük ağabeyi Kishan’ın Lokesh’in yanında oturuyor olması Bhreenam olarak bilinen küçük komşu krallığın racası olan Lokesh’in prensi kaçırmış olmasından daha şaşırtıcıydı. Mahkum üçünü de süzdü fakat sadece Lokesh kararlı bakışlarla karşılık verdi..