Kafamda Bir Tuhaflık - Orhan Pamuk - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Kafamda Bir Tuhaflık – Orhan Pamuk

Kafamda Bir Tuhaflık – Orhan Pamuk

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: 2019
Eklenme: Ocak 18th, 2024
Dil: Türkiye
Sayfa: 733
Yazar: Orhan Pamuk

1.463 Kişi Tarafından Görüldü

“Kafamda Bir Tuhaflık” hem bir aşk hikâyesi hem de modern bir destan. Orhan Pamuk’un üzerinde altı yıl çalıştığı roman, bozacı Mevlut ile üç yıl aşk mektupları yazdığı sevgilisinin İstanbul’daki hayatlarını hikaye ediyor.

1969 ile 2012 arasında, kırk yılı aşkın bir süre Mevlüt, İstanbul sokaklarında yoğurtçuluk, pilavcılık, otopark bekçiliği gibi pek çok iş yapar. Bir yandan sokakların çeşit çeşit insanla dolmasını, şehrin büyük bölümünün yıkılıp yeniden inşa edilmesini, Anadolu’dan gelip zengin olanları izler; diğer yandan ülkenin içinden geçtiği dönüşümlere, siyasi çatışmalara, darbelere tanık olur.

Onu başkalarından farklı kılan şeyin, kafasındaki tuhaflığın kaynağını hep merak eder. Ama kış akşamları boza satmaktan ve sevgilisinin aslında kim olduğunu düşünmekten hiç vazgeçmez.

Aşkta insanın niyeti mi daha önemlidir, kısmeti mi? Mutluluk veya mutsuzluğumuz bizim seçimlerimize mi bağlıdır, yoksa bizim dışımızda mı gelişip başımıza gelirler?

“Kafamda Bir Tuhaflık” bu sorulara cevap ararken aile hayatıyla şehir hayatının çatışmasını, kadınların ev içlerindeki öfke ve çaresizliklerini resmediyor.

Kafamda Bir Tuhaflık Özeti

Bu, boza ve yoğurt satıcısı Mevlut Karataş’ın hayatının ve hayallerinin hikâyesi. Mevlut, Asya’nın en batısında bir yerde, puslu bir göle uzaktan bakan yoksul bir Orta Anadolu köyünde 1957’de doğdu. On iki yaşındayken İstanbul’a geldi ve ondan sonra hep orada, dünyanın başkentinde yaşadı. Yirmi beş yaşındayken köyünden bir kız kaçırdı; tuhaf bir şey oldu bu, bütün hayatını belirledi. İstanbul’a döndü, evlendi, iki kızı oldu.

Yoğurtçuluk, dondurmacılık, pilavcılık, garsonluk gibi çeşit çeşit işte hiç durmamacasına çalıştı. Ama akşamları İstanbul sokaklarında boza satmayı ve tuhaf hayaller kurmayı hiçbir zaman bırakmadı. Kahramanımız Mevlut uzun boylu, sağlam ama zarif yapılı, iyi görünüşlüydü. Kadınlarda şefkat uyandıran çocuksu bir yüzü, kumral saçları, dikkatli ve zeki bakışları vardı.

Yalnız gençliğinde değil, kırkından sonra bile yüzünün çocuksu olmasını ve kadınların onu güzel bulmasını, Mevlut’un bu iki temel özelliğini hikayemizin anlaşılması için arada bir okurlara hatırlatıyor. Mevlut’un her zaman iyimser ve iyi niyetli olmasını bazılarına göre saflığını ise ayrıca hatırlatmama gerek kalmayacak, siz de göreceksiniz. Okurlar yazar gibi Mevlut’la tanışsalardı, onu yakışıklı ve çocuksu bulan kadınlara hak verirler, hikayeyi renklendirmek için abartmadığına teslim teslim ederlerdi.

Mevlut’un 1982 Haziran’ında (Konya’nın Beyşehir kazasına bağlı) komşu Gümüş dere köyünden kendisiyle kaçmaya razı olan kızı, amca oğlu Süleymanın, kendisine ait Ford kamyoneti ile kaçırmaya karar verirler. İki arkadaş kimselere görünmeden kaçırma planı yapar.

Buna göre Süleyman, Mevlut ile kaçıracağı kızı Gümüş dere köyünden bir saat uzaklıkta bir yerde kamyonette bekleyecek, herkes iki aşığın Beyşehir yönüne gittiğini zannederken onları kuzeye götürecek, dağları aşıp Akşehir tren istasyonuna bırakacaktı….. İyi okumalar

 

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.