Göç Yolları Tıkadı romanı, Trakya’da bir kasabada geçer. Yaklaşan İkinci Dünya Savaşının burada yaşayan kasabalılar üzerindeki etkisi, üzerinde durur. Almanların ilerleyişi, savaştan kesitler zaman zaman okuyucuya gazete haberi gibi romanın içinde verilir.
Kahvede toplananların başlıca korkusu savaşın hangi şekilde seyir ettiği ve kendilerini etkileyip etkilemeyeceğiyle ilgilidir. Romanın ilerleyen sayfalarında askeri birliklerin hudut sınırına doğru hareketlenmesi ve kasabadan birkaç gencin askere alınması endişeleri iyice doruğa çıkarır.
Ailelerini yaklaşan savaşın etkisinden kurtarmak isteyenler başka yerlere gönderir. Böylece Edirne’den başlayarak tüm Trakya bölgesinde savaş çıkma endişesiyle İstanbul ve Anadolu istikametine doğru bir hareketlilik başlar.
Göç Yolları Tıkadı Kitap Özeti
Güneş, yeni batmıştı. Güzel bir sonbahar gecesi başlamak üzereydi. Trakya’daki ufak şehrin sığırları,arkada tozdan bir bulut bırakarak, dönüyordu. Hayvan seslerinin kapladığı, kenar mahallelerde ışıklar yanmağa başlamıştı. Çocuk çığlıkları, araba gürültüleri kesilmişti.
Acele acele evlerine dönen erkeklerin ellerinde, ince kağıtlara sarılmış pideler vardı. Süleyman iye camisinin müezzini Salih Efendi,büyükçe bir taşın üzerine çıkmış, şimendifer marka saatine bakarak ezanı hesaplıyordu.
Yakın evlerde oturan oruçlu çocuklar, ellerinde iftarlıklarıyla dikkatle süzdükleri müezzinin hemen yakınında başka bir taşın üzerindeydiler.
Herkes orucunu bozmuş, evin büyüğünü sofra başında bekliyordu. Müezzin Salih Efendi: «Allah kabul etsin» dedi, «Ya şuncağıza ne dersin?» diye en küçük oğlu Hüseyin’i gösteriyordu. «Bu bile oruçlu.» Küçük, koca tahta kaşıkla nefes almadan tarhana çorbasına dalıp çıkıyordu.Avluda köpek havlıyordu.
Salih Efendinin avcı kardeşinin köpeğiydi bu. Havlamasına bakılırsa bahçenin öbür ucundaki Said Efendilerin evine misafir gelmiş olacaktı. Salih Efendi : «Sen de kızı al Said’lere geç» dedi. «Camiden oraya gelirim.»
Eski mestlerini, yamalı fakat temiz yün çoraplarının üzerine geçirdi. Büyük oğluna «Sıtkı» diye fısıldadı. Sıtkı topla kâğıtlarını da sen de gel benim le.» Sıtkı «Ben dedi Halk evine gideceğim. Urba da verecekler bana.» Babası : «Eh! Sen bilirsin» diye üzüldü.Sonra karışma : «Hepten gavur bu çocuklar» diye çıkıştı.«Halk evine gidecekmiş. Ne var Halk evinde?» Sıtkı :…
Yazar savaşın kasabada yaşayan insanlar üzerinde bıraktığı korku ve endişeyi bu romanında çok güzel, akıcı bir dille anlatır. Savaşın getirdiği yoksulluk, açlık romanda ele alınan diğer temalar olarak dikkat çekiyor.