Francis Felidae II - Akif Pirinçci - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Francis Felidae II – Akif Pirinçci

Francis Felidae II – Akif Pirinçci

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: 2001
Eklenme: Ocak 18th, 2024
Dil: Türkiye
Sayfa: 125
Yazar: Akif Pirinçci

675 Kişi Tarafından Görüldü

Avrupa’nın ve dünyanın en ünlü dedektif kedisi Francis, geri döndü!
Francis, kadife patili akıllı kedi… Fırtınalı bir gecede evden kaçar. Çünkü sahibi Gustav, kendisinin ve kedisinin yaşamını yeniden düzenlemeyi amaçlayan bir kadına âşık olmuştur.

Ev yaşamındaki tehlikeden kaçarken kentin kanalizasyon çukuruna düşen ve kendisini ürkütücü bir öykünün içinde bulan Francis, gözleri görmeyen kediler, acımasız avcılar, kurnaz çeteler, vahşice işlenmiş seri cinayetler ve güzel bir dişiyle karşılaşır…

İş seri cinayetleri çözmeye geldiğindeyse, Francis, kıvrak zekası ve alaycılığıyla, dedektif rolünü üstlenir. Yayınlandığı 37 ülkede de aynı ilgiyle karşılanan Felidae romanlarının ikincisi Francis’in sinemaya uyarlama çalışmaları da sürüyor.

Francis Felidae II Özeti

Onlar buna evrim diyorlar… Bu gezegende güçlülerin daha güçlü olmasını sağlayan,güçsüzleri güçlülere kayıtsız şartsız boyun eğmeye zorlayan gizli bir mekanizmanın çalıştığını söylüyorlar. Bu bir doğa yasası, buna karşı direnmek de akılsızlık olur diyorlar. Güçlü,hayatta kalacak, güçsüzü yeryüzü er ya da geç yok edecektir onlar buna evrim diyorlar.

Peki, kim bütün bu güçsüzler ve yok olmaya mahkum edilenler? Onların adları ne? Cinsiyetleri nedir? Onlar da aynı o seçilmişler gibi bu dünyanın bir parçası değiller mi?

Yoksa onların adlan, türleri ve sonuçta hiçbir önemleri yok mu, onlar, kesin olarak mutluluğu getirecek olan mükemmelliğe ulaşma yolunda birer ara varlık mı? Doğa kavramının ardında gizlenen üzücü gerçek bu mu? Değişmez yasa bu mu yoksa? Onlar buna evrim diyorlar… Ben buna cinayet diyorum!

Ve işte hep sürüp giden bu cinayetten önümüzdeki haftalarda ben de payıma düşeni yeterince alacaktım. Ama bunun öncesinde, bu yılın ilkbaharında henüz hiçbir şeyden habersiz, salondaki sarı renkli goblen kanepeye uzanmış yatıyordum.

Eski binanın yenilenen ön cephesini, son yıllarda giderek pencereleri de kapatmaya başlayan büyüklük budalası bir sarmaşık tümüyle işgal etmişti. Bu nedenle, parlayan birer mızrak gibi yaprakların arasından odaya girmeyi başaran tek tük güneş ışığından biri, uyum içinde yaşamanın yarattığı o huzur anında bir spot ışığı gibi kafama vuruyordu.

Ben biraz pinekleyerek biraz da dünyanın bu garip gidişatıyla ilgili felsefe yaparak kanepeye görkemli bir biçimde uzanmıştım, rahatlıktan çıldırmak üzereydim. O muhteşem bönlüğümle, gerçekten de yaşamımda aradığım her şeyi bulduğumu düşünüyordum.

İşte burada yatıyorum, sevgi ve güven içinde… Yaklaşmakta olan yazın getireceği, evin arka cephesindeki dolambaçlı bahçelerde yaşanabilecek heyecanlı maceraları özlemle beklemekteyim.

Bu yeşil ortam, suni göletlerin üzerindeki Japon tarzı süs köprülerinden ve elle döşenmiş doğal taşlı yollardan oluşan bir Babil Tasarımı uğruna sahip olduğu mütevazı mutluluğu çoktan feda etmişti. Kısacası, eskiden öğrenci olan yaşlılar ve erken emekliler bu ferah yerden tümüyle kovulmuş, onların yerini çöpleri ayıklayan, her şeye ve herkese karşı imza toplayan,çift isimleri garip etki uyandıran bireyler almıştı.

Bahçe işleri yaparken yarı aç Asyalılar gibi kenarları saçaklanmış hasır şapkalar taksalar da, bu onların sefalet içinde yaşadıkları anlamına gelmiyordu kesinlikle. Durum bunun tam tersiydi.

Onların aşırı doymuş olmaları, doğrudan doğruya az rastlanan türlerin ortaya çıkmasına neden oldu ve onlar da sürüler halinde bu modası geçmiş sığınakları işgal ettiler ve onların yanında, günümüzde iç mimarların tasarımlarında, olağanüstü mekanların en vazgeçilmezleri olan bizler vardık…..

 

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.