Dokunmak - Ahmet Cemal - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Dokunmak – Ahmet Cemal

Dokunmak – Ahmet Cemal

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: 2017
Eklenme: Ocak 18th, 2024
Dil: Türkiye
Sayfa: 121
Yazar: Ahmet Cemal

808 Kişi Tarafından Görüldü

Ahmet Cemal, edebiyat sevenlerin yakından tanıdığı bir ad. Deneyimli, usta bir denemeci, usta bir çevirmen. Köşe yazılarıyla da sesini duyuran Ahmet Cemal şimdi, ilk kez bir başka yönüyle, öykücü Ahmet Cemal olarak çıkıyor karşımıza.

Ustalıkla kullandığı Türkçeyi, yılların edebiyat birikimini, yaşam deneyimini ve elbette ki doğal yazma yeteneğini bu kez öykülerinde kullanmış.

Yazar, sıra dışı, çarpıcı, ama gerçek konulara çekinmeden el atıyor. Pek çok şeyi göze alarak yüreklice yazıyor. Toplumun genel geçer kurallarının dışına düşen, ama yadsınamaz bir biçimde de toplumun gerçeği olan kimi konuları, imgeleminin de yardımıyla işliyor.

Kitapta on öykü yer alıyor; bunlara bir bütün olarak da bakılabilir. Bütün öyküleri dolaşan, kiminde az, kiminde belirgin bir biçimde kendini hissettiren temel bir izlek var: insanı insan olarak incelerken, onu bütün zayıflıkları, bütün kusurları ve sapkınlıklarıyla ele alırken, derin gözlem gücünü de ortaya koyuyor yazar.

İnce bir duyarlılıkla kurgulanmış bu öyküler, yıllarını edebiyata vermiş bir aydının değişik bir alandaki yeni ürünleri.

Kitap’da on öykü bulunuyor, on öykünün onu da ayrı ayrı güzel. Yer yer iyi yazarlara ve romanlara yapılan atıflar hatırlatmalar ile okuyucuya ayrı zevk veriyor.

Oysa fotoğraflar öyle değil. Hepsi de bir daha yaşanması olanaksız anları geçmişin bir yerinde kaskatı dondurmak peşinde. Mezar taşları gibi… Ve yine nesne ve insan arasındaki benzetmeyi en çarpıcı şu kısımda yapmış.

… cansızlıkları yüzünden eskimeye karşı koyamayan eşyalar gibi, yaşamdan daha ölmeden elini eteğini çekmiş olan annesi de kendini eskime sürecine bırakmış, belki yıllardır cansız eşyaların arasına onlardan biriymiş gibi yerleşip kalmıştı.

Dokunmak Ve bazı Öykülerden Özet

Baş kişinin zihninde, düşle gerçek ve geçmiş anılarla şimdiki zaman iç içe geçecektir. Metinde bakış açısı, sürekli değişiyor. Ben dili, yer yer, sen dili ve biz diline kayıyor. Tek cümleden oluşmuş paragrafların kullanımı dikkat çekici. Bu, kolay okunurluk sağlamış ve metni akıcı hale getirmiş.

Bu, bir aşk ve ayrılık anlatısı… Öte yandan, dilsel yalınlık, düşünsel yalınlık anlamına gelmiyor. Felsefi bir metin olmuş. Öyküdeki düşünceler azar azar verildiğinde bile, zihinsel enerji ve odaklanma gerektirebiliyor. Örneğin, “Hiç yaşamamış olmayı ölümsüzlük sandılar.”

Vergilius’un Son Gecesi Üzerine Bir Çeşitleme’ adlı öykü, uzun bir alıntıyla açılıyor. Önceki öyküdeki gibi, tek cümleli paragraflar dikkat çekiyor. Bu öyküde de, ben dili, sen dili ve biz dili arasında sürekli geçişler var. Hatta bunun da ötesine geçilerek bu üç tür, odağa alınıyor. Bir noktadan sonra bu metin, öyküden çok deneme gibi duruyor. Belli bir olay akışı yok; bu, bir felsefi monolog. Tiyatro oyunu olmaya daha yatkın…

‘Balkondaki Defterler’ adlı öyküde, başkişi, 8-9 defteri bulan güncelerini doğaya, bozulmaya bırakır. Başkişinin anılarla ilgili düşüncelerine tanık oluruz. Ölüm, bu öyküde de baş köşede ve ilerleyen sayfalarda, başkişinin güncesini ve dolayısıyla anılarını neden imha ettiğini öğreniyoruz. Bu öykü, “Olmasa mektubun / Yazdıkların olmasa” dizelerini anımsatıyor.

Dört İncil’ adlı öyküde, siz dili baskın. Öykücü, öyküyü yazma sürecini anlatıyor. Kendine gönderme yapan bir öykü. Başkişi olan öykücünün öyküsündeki başkişi ise İstiklal’deki Sen Antuan Kilisesi’ni ziyaret eden bir kadın olacaktır. Öykücü, cemaatin günahkarlığı bağlamında tutucu bir izlenim verir; ancak aslında maddecilik leri eleştiri konusu yapılıyor. Dua edenlerin bağışlanmayacağı söylenir. Öyküde, Hıristiyanlık’a ilişkin simgesel bir dil kullanılıyor. ‘Dört İncil’de eski İstanbul’a özlem de seziliyor:

 

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.