Büyülü Dağ (2 Cilt Takım) - Thomas Mann - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Büyülü Dağ (2 Cilt Takım) – Thomas Mann

Büyülü Dağ (2 Cilt Takım) – Thomas Mann

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: 2018
Eklenme: Ocak 18th, 2024
Dil: Türkiye
Sayfa: 1120
Yazar: Thomas Mann

1.239 Kişi Tarafından Görüldü

Thomas Mann, roman sanatının bütün incelikleriyle yarattığı, ironi üslupla sunduğu bu yapıtında, zaman, karşıt kültürler, aşk, hastalık, ölüm gibi evrensel temaları işliyor. Birinci Dünya Savaşı öncesinde çağın dünya sorunlarını, bir uygarlığın çöküşünü inceleyen, burjuva geleneğini ve ahlakını yer yer sertçe, ironi bir dille eleştiren Büyülü Dağ, çağa tutulan bir ayna.

Dünya edebiyatının çağdaş klasikleri arasında anılan Büyülü Dağ, tam bir çağ romanıdır. Kişisel deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı ve ‘zaman’ ve ‘psikanaliz’ üzerine denemelerin de yer yer kendini gösterdiği bu büyük romanın yayınlanmasından sonra Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Thomas Mann, yirminci yüzyıl Alman edebiyatının en önemli adlarından.

Hamburglu genç gemi mühendisi Hans Castrop, üç haftalığına kuzenini ziyarete gittiği bir İsviçre sanatoryumunda, kendisinin de tedaviye ihtiyacı olduğunu öğrenerek yedi yıl kalır. Bu süre içinde doktorlar ve hastalar dünyasını, Batı felsefesinin iki kutbunu, platonik bir aşk serüveninin sarhoşluğu içinde ve yaşayarak tanır. Sanatoryumda kaldığı süre içinde hastalık ve ölüm gibi deneyimlerin ötesinde hayatın mucizesini kavrayan Castrop’un yalın ruhu bir değişim geçirir.

Büyülü Dağ (2 Cilt Takım) özeti

Çok eskilerde kaldığı için üzeri tarihin küfüyle kaplı olan ve anlatırken iyice geçmişe gidebilmek için olabildiğince geçmiş zaman kiplerinin kullanılmasını gerektiren Hans Castorp’un bu öyküsünü (nasıl olsa okuyucu onun hoş ama sıradan bir genç olduğunu anlayacak) biz gerçekten anlatmaya değer bulduğumuz için öykünün hatırına anlatıyoruz, yoksa Hans Castorp’un hatırı için değil. Bu arada Hans Castorp’un hakkını yememek için herkesin başına her şeyin gelemeyeceğini ve aslında bunun onun öyküsü olduğunu da belirtmeden geçmememiz gerekiyor.

Bir öykünün kısa ya da sıkıcı oluşu ne zaman anlatımı için gerekli olan yer ve zaman yüzünden olmuştur ki? Aşırı titiz olmamızın uyandıracağı iticilikte korkmadığımız gibi, ancak inceden inceye anlatımın gerçekten eğlendirici olabileceği görüşünü kendimize daha yakın buluyoruz. Demek ki, bizim Hans’ın öyküsünün anlatıcısı bu işi öyle bir-iki dakikada bitirmeyecek ve ne bir haftanın yedi günü nede yedi ay bu işe yetecek.

Öykü onun çevresinde ağlarını örerken geçecek olan dünya günlerinin pek farkına varmaması kendisi açısından iyi olur. Tanrı aşkına, öykünün yedi yıl sürecek hali yok ya!

 

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.