Yarına kalmanın adıydı belki yanında kalmak. Yanındayken bile bile kaybolmak… Bundan zerre korkmamak. Şimdi onu özlemek bile içinde bir bedel taşıyor. Ruhuna dokunamadığın kanına dokunuyor.”
Şiirleri ve romanlarıyla kalplerinize dokunan Kahraman Tazeoğlu Yalnızım Çünkü Sen Varsın ile bu kez aşktan öteye geçiyor.
Başka hayatların dokunuşlarıyla tamamlanan bir karakteri doğuran Tazeoğlu, öncesiz ve sonrasızlığını keşfedecek olan Efil’in rehberliğinde histerik bunalımlara düşen talihsiz ruhlara kendinizden daha yakın olmanızı sağlıyor.
Yalnızlığımızı tek bir bedenle sınırlandırmamıza ve aşkı adadığımız kişiyle derecelendirmemize rağmen insan olarak acılarımızın benzerliğiyle aslında ne kadar da yalnız olmadığımızı göreceksiniz.
Geldi ve yanımdaki boş sandalyeye oturdu. Tek başımalığımı dağıttı varlığı. Bir sigara yaktı ve gülümsedi. Sonra bir bira söyledi kendine. Yan masada, çene altına yerleştirilmiş kırık bilekleriyle makyajlarını da…ha alkolün dağıtmaya
başlamadığı şık kadınlar ve onlara “ev sahibi” rolü yapan “masa sahibi” erkekler vardı. Birkaç kadehten sonra bu kasıntılı duruş, yerini aldırmasız bir gevşekliğe bırakacaktı.
Yalnızım Çünkü Sen Varsın
“gel” desen gelirdim
gittiğin uzakta bendim
dağ gibi bir ihanetten düştüm
bu kendime son gelişim
ölümbaz öpüşler kusuyorum ceplerime
kendimi suçüstü yakalıyorum
ve kentsizliğimin isimsizliğini
Araz’a uyak düşüyorum
gözlerime senden düşler sürüyorum
ıslak bileklerim kan bayramına yatıyor
bana en büyük tehdit yine ben oluyorum
sonra bir durağa yaslanıyorum
sonra bir kente
ve sen gidiyorsun
ben kanıyorum
diyorlar ki “kendini dinleme hiçbir şey söylemiyorsun”
oysa “gel” desen gelirdim biliyorsun
yorgun Haliç’e biraz inat
biraz ihanet bırakıyorum
ellerinden bir tedirginliği bir tehdidi avuçluyorum
aklıma düşüyorsun
düşüyorum
düşünce
üşüyorum
azgın hüzünlerle körlüğüme göçüyorum
ayrılığın saati kaç geçiyor bilmiyorum
yalanlarımla bir hiçlikteyim
beni içinden kaç
bu kentte her yağmur kendini ağlar
aklıma düşsen yalnızlık oluyorum
ağzımdaki uykudan öpmüyorsun nicedir
nerde kimi üşüyorsun
artık kendini yakan bir ateşim
kendimize birbirimizden düşler yapamıyoruz
şimdi boş duraklara yaslanıyorum
boş kentlere
oysa “gel” desen gelecektim