Caroline’ın, çapkın komşusu Duvardelen Simon’ın kalbini çalmasıyla renklenen hayatı, artık tam anlamıyla bir lunapark! Duvarların Dili Olsa ile ilk kez tanıştığımız Caroline ile Simon ve onların muhteşem arkadaş çevresi, hikâyenin devamı Tam İsabet’te yeni insanlarla daha da kalabalıklaşıp şenlikli bir hal alıyor.
Eee boşuna “Nerede bolluk orada eğlence (!)” dememişler!.. Tam İsabet’te de aşk tanrısı okunu öyle bir nişan alıyor ki romantizmi ve eğlenceyi tam on ikiden vuruyor. Size de sadece, aşk ile meşkin mükemmel bir uyumla bir araya geldiği bu kitabı okumak kalıyor! Aşk kapıyı bir kere değil, defalarca çalar! Duvarları da…
Giriş
Zamanların en iyisiydi, zamanların en edepsiziydi… Aralık Hiç Noel’i ailemden ayrı geçirmemiştim. Benim için Noel aile demekti. Yakın aile,büyüyüp duran ve sonra başkalarının eklendiği aile. Ailem ve arkadaşlarım bir araya gelir,ağaçlar kesilir, hediyeler paketlenir, Noel içkisi hazırlanır ve tabii ki bir güzel içilirdi.
Norman Rockwell’in çizdiği tablolar gibi, sarhoş dayı takviyesiyle. Dünyaları verseler bu Noel manzarasından vazgeçmezdim.
Bu yıl hariç. Bu Noel tamamen farklıydı. Rockwell tarzı bir Noel’di ama Duvardelen farkıyla. Simon’ın, serbest bir fotoğrafçı olarak gerçekten fiyakalı bir işi vardı. National Geographic’e, Discovery Ghannel’a, yeryüzünün en ücra köşesine gidecek bir fotoğrafçı arayan birilerine yaptığı işler için dünyayı dolaşıyordu.
Bu Noel’de Avrupa şehirlerini Noel’e en yakışan halleriyle fotoğraflayacaktı, neredeyse aralık ayı boyunca uzaklarda olacaktı.
Artık resmi olarak bize dönüştüğümüz için kendi rutin hayatımızı yaşamaya başlamıştık. O dünyanın dört bir yanındaki işleri için seyahatlerine devam ediyordu: Kah Peru, kah Şili, kah İngiltere, hatta Playboy Evi’nde bir iş için uzun bir hafta sonu geçirdiği Los Angeles. Ne sıkıntı ama!