Sanma Ki Yalnızsın - Elif Şafak - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Sanma Ki Yalnızsın – Elif Şafak

Sanma Ki Yalnızsın – Elif Şafak

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: 2018
Eklenme: Ocak 17th, 2024
Dil: Türkçe
Sayfa: 220
Yazar: Elif Şafak

15.616 Kişi Tarafından Görüldü

Sana kelimelerden kaleler yaptım. Hendekli, balkonlu, eflatun bayraklı, girişi saklı kocaman kaleler. Bir odasında bıraktım yüreğimi. Merasimsiz, habersiz, tantanasız ve beklentisiz usulca düşürüverdim elimden, olur da bulursan belki sevinirsin diye, öylesine.

Sana harflerden sarmaşıklar ördüm; geceleri gözlerini kapadığında, uyku ile uyanıklık arası o tekinsiz aralıkta durduğunda, cinlerin meşveret alanında yapayalnız kaldığında koklarsın belki, hatırlarsın diye.

Sana alfabeden kaftan diktim; azametle giyesin ve hiç üşümeyesin diye, kalın kadifeden, sırma ipliklerle. İşledim üzerine isminin baş harflerini, sessiz ve derinden, kimse bilmeden, sadece Yaradan’ın duyduğu bir yemin gibi.

Sana noktalardan güller, virgüller den bülbüller, ünlemlerden yaylalar, noktalı virgüller den dağlar ve ovalar yaptım. Her bir imla işaretini özenle ekledim isminin büyüsüne. Çünkü sevmek, yeni bir dil inşa etmek demek. İki kişilik bir dil. Çünkü aşkın olduğu yerde muhakkak kelam vardır, sessizlik değil.

Sevmek, yeni bir inşadır, yani bir yapılanmadır, dilin kelimelerin inşasıdır. “İki kişi birbirini severse dünyanın dilini değiştirebilir” gibi bir söz vardı, işte aynen öyle… Sevgini ifade ederken hem gayet yeterli olacak kullanılan kelimeler, hem de kesinlikle yetersiz.

Evlilik herkesin hayatında olan ya da olacak olan bir olgu… Peki evlilik hayatımızdaki mutluluğu nasıl sağlayabiliriz? Kişilerin iki ayrı birey olduğunu kabul etmesi gerekir öncelikle, birbirinin tamamen diğerinin etkisinde kalması başlıca mutsuzluk sebeplerindendir. Değişir umuduyla değil eğer değişmezse onun bu özellikleriyle ömrümü onunla geçirebilir miyim sorunun cevabıyla koyulmalı aynı yastığa baş…

Kadınların en acımasız kendilerine davranmalarını, yoğun suçluluk duymalarını “KKKK” olarak kodlamış yazarımız: Kadınların Kendini Kanatma Kabiliyeti… Bu yüzden de bir başkasının olumsuz eleştirisine gerek kalmıyor çoğu zaman, zaten en acımasız ını kendimiz yapıyoruz. Çoğunlukla gölgede kalanlar kadınlar dikkat edersiniz. Herkesin dilinde ya ataerkil bir toplumuz diye… Eşit olmayan rol paylaşımlarıyla vs. kadınlar birçok alanda arka planda kalabiliyor. En basitinden Sofya Tolstoy’u biliyor musunuz, ya da Anna Dostoyevski  Eşlerinin başarılarında onların hiç mi rolü yok? Mesela Savaş ve Barış eserini hepimiz biliyoruz değil mi? Peki bu eseri matbu yazıp temize çeken kişinin Sofya Tolstoy olduğunu biliyor muyuz? Kadınlar, kadınlar, kadınlar…

Güçlü bir hafızaya sahip olmak ister çoğumuz. Peki güçlü hafıza her zaman güç müdür? Zaman zaman o hatırladıklarımız azaltmaz mı gücümüzü?

Kaç yüzümüz var bizim? Eşimizin ya da sevilimizin, annemizin ya da çocuğumuzun kaç yüzü var? İyi hallerimiz herkese, kötü hallerimiz en yakınlarımıza değil mi?

Plasebo etkisi denen bir kavram var. İyi olacağına, iyi geleceğine inanırsan iyi olması durumu. Birçok hastalık bu yöntemle tedavi edilebiliyor. Çünkü her şey beyinde başlar beyinde biter. İlk etapta etkisine itibar edilmeyen bu kavram günümüzde stratejik noktalarda kendini gösteriyor. II. Dünya Savaşında ilaçlar biter ancak doktorlar, ilaç diye aktararak zararsız bir sıvı enjekte eder yaralılara… Ancak yaralıların çoğunluğu ağrılarının dindiğini daha iyi hissettiğini bildirirler… Aynı şekilde bira içirilen bir denek grubu yalpalaya yalpalaya yürümeye başlar. Çünkü içtiklerini normal bir bira zannetmektedirler; halbuki alkolsüz biradır. Ancak beyin koşullanmıştır bir kere sarhoş olacağına… Ya bunun tam tersini yapıyorsak hayatımızda… Yani kötü şeyler olacağını hissettiğimiz için kötü şeyler yaşıyorsak… Bunu bir düşünün bakalım…

Bir zamanlar Bizans kimlik kavgası yüzünden maviler ve yeşiller olarak sınıflandırmışlar kendilerini… Maviler üst ve orta sınıf yeşiller alt sınıf olarak addedilmiş ve 532 Nika İsyanıyla Bizans öyle bir birbirine girmiş ki, 7 günde bitmemiş bu fiziksel mücadele. “Ne gerek var” diyoruz değil mi şu anda? Peki aradan kaç asır geçmiş hala aynı şeyler olmuyor mu? Kürtler ve Türkler, Aleviler ve Sünniler, Siyahlar ve Beyazlar… Uzar gider bu liste. Gereksiz gördüğümüz şeyin neden bir parçası oluyoruz? Aslında hep bu şikayet edişler var ama hep de bu duruma alet olma var. Başkasının bizi ayırmasına ne hacet. Zaten biz kendi oto kontrolümüzle bunu gayet iyi yapıyoruz.

Kitap okumanın erdemlerinden bahseder herkes ama kitap okumakla ilgili teşebbüsü, çalışmaları olanlar bu bahsedenlerin çok azıdır. Anne babalar hep kitap okuyun der çocuklara ancak unutulan bir şey vardır. Çocuklar söyleneni değil yapılanı yapmayı daha çok tercih ederler. Kitap okumak beynin gündelik yaşamda çalışmayan yerlerini harekete geçirir, empati yeteneğini geliştirir. Anlamını bilmediğiniz bir kelime ile karşılaşırsanız, cümle içindeki durumuna göre akıl yürütür ya da sözlükten bakarsınız kelime dağarcığınızı geliştirir. Say say bitmez kitap okumanın faydaları…

Yani uzun lafın kısası diyor ki Elif Şafak, aldatıldın mı, bak yalnız değilsin senin gibi örnekler mevcut durma diyor. Eşit olamamaktan mı yakınıyorsun, bak yalnız değilsin senin gibi örnekler mevcut durma diyor. Birilerinin gölgesinde mi kaldın , bak yalnız değilsin senin gibi örnekler mevcut durma diyor. Ve yaptığı analiz ve isimlendirmelerle okuyucunun kendini daha iyi tanımasına bazı yönlerine keşfetmesine yardımcı oluyor.

Kitap Tanıtım Amaçlıdır

Kitap yayıncının isteği üzerine Telif Hakkı nedeniyle kaldırılmıştır

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.