Pinhan - Elif Şafak - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Pinhan – Elif Şafak

Pinhan – Elif Şafak

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: 2010
Eklenme: Ocak 18th, 2024
Dil: Türkiye
Sayfa: 230
Yazar: Elif Şafak

1.630 Kişi Tarafından Görüldü

“Pinhan!” dedi Dürri Baba. Sesi yaprak kımıldatmayan sabâ rüzgarı gibi doldu odanın içine.”Pinhan!” dedi çocuk üst üste üç kere. İlk kez bu ismi söylerken, farkında olmadan el çırptı; omuzları sevinçle oynadı; yüzünde gonca güller açtı.

İkinci kez söylerken duruldu, az evvelki taşkınlığından utandı. Üçüncü kez söylerken, ateş bastı dilini, damağını; dudaklarında buruk bir tat kaldı. Beti benzi kül kesildi. O zaman Dürri Baba, kollarını iki yana açıp, olan biteni izleyen dervişlere doğru dönerek, “Nicedir adını bekler dururdu. Velhasıl adı da onu. İşte bugün kavuştular birbirlerine. Adı Pinhan olsun bundan böyle” dedi.

Döndü halka, döndü olanca hızıyla, toprak ki siyah bir halka idi,ve geceye saklanırdı bazen, tuttu su ile karıştı, su ki sarı bir halka idi, rengiyle dalaşır dı bazen, tuttu toprağı kucakladı,eğildim suya baktım, suda kendimi gördüm, kendimi sen sandım, sarılmak için atıldım, köprüye hıncım yalan imiş, onu yıkarken suya karışan, ben oldum

Bir de baktım ki,ben ben değilim artık,suretim başka bir suret,ismim bir başkasının ismi,gönlüm ne yöne akar,ben ne yöne, verdiğin emaneti yitirdim yollarda, hata ettim,kusur ettim, affola…

Pinhan Kitap özeti

Doğuştan çift cinsiyetli bir dervişin hayat hikayesi ve bu hikayenin etrafında şekillenen diğer karakterlerin hayatıyla birleştirilen uzun bir masalı andırıyor.. Tasavvuf üzerinden şiirler, deyişler,  alıntılarla bezenmiş oldukça uzun bir masal.

Taş köprünün tam orta yerinde durdu. Dağ, taş, dere, tepe, börtü böcek onunla beraber durup, soluğunu tuttu. Onlara dönüp yola devam etmelerini,arkalarından yetişeceğini söylemek istedi; ama yapamadı. Aniden bir ürperti yaladı tenini; hazan yaprağı gibi tir tir titredi.

Hava bu kadar rakit,sema böylesine bulutsuz iken, yağmur muştulayan bu arsız rüzgarın nereden çıktığını kestiremedi. Ne öne ne arkaya, tek bir adım dahi atamıyordu. Soğuk terler boşaldı sırtından. Nicedir meftun olduğu şehir nihayet görünmüştü uzaktan.

Ağyar ile karşılaşmadan evvel tanıdık bir simayı kucaklayabilmek umuduyla eğildiğinde, köprünün altında cuş eden suyla göz göze geldi.

“Bugün sana nazım geçmedi. De bana, vuslatımıza çok var mı?” diye sual etti. İlelebet süreceğini sandığı derin mi derin sessizlik, kabzası yakutlarla bezenmiş bir hançerle boydan boya yırtıldı. Beklediği cevabın kesik başı gümüş bir tepsi içinde ayaklarına atıldı.

Taş köprüyü geçecek takati bulabilmişti sonunda. Yabani otların, sivri dilli taşların,akbabaların afiyetle mideye indirdiği leşlerden artakalan kemiklerin arsızca tırmaladıkları biçare ayaklarına muzipçe göz kırpıp,olanca kuvvetiyle yüklendi asasına. Dizlerine derman, yüzüne renk geldi.

Yeniden yollara düştü. Osmanlı devrinin taht şehrine az bir mesafe kala önü sıra ilerleyen kandil nazlı bir edayla sönüverdi. Demek ki varmıştı. Dâr-ı dünyada arayıp durduğu yer işte burasıydı. Sol omuzunda asılı duran koca boynuzu çatlamış….

Pinhan, Elif Şafak’ın ilk romanı. Bu romanıyla Elif Şafak 1998 yılında Mevlâna Büyük Ödülü’nü aldı.

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.