Bu kitap, daha önce üç cilt halinde yayımlanmış olan “Korku Öyküleri Antolojisi Karanlıkta 33 Yazar” ın tek kitap olarak yayımlanmış yeni baskısıdır.
Yeşil Çay,Hayalet Posta Arabası,Yargıcın Evi,Maymun Pençesi,Gabriel-Ernest,Tepedeki Müzik,Kapalı Pencere,Duvarın Ardında,Bir Düş müydü?,Horla,Alınyazısı,Favori: Tahta At
Söğütler,Yem,Kara Satırlar,Falun Madenleri,Bir Kayalık Dağ Öyküsü,Beyaz Tozun Öyküsü
Kara Avlu,Tanatvul’un Şakası,Hayalet Çiftlik Evi,Adsız Kent,Ulthar’ın Kedileri,Öteden Gelen Avcılar,İnanç Hep Sürer,Cehennem Güvercinleri,Panjurlu Ev,Yolu Açan,Kemancının Ücreti
Denizdeki İkinci Gece,Cüce,İçerdeki Oda,Büyük Sürpriz,Birinci Yıldönümü,Kan Oğlu,Bayan Gentilbelle,Toplanma Yeri,O Küçücük Bir Kız ve Annesinden Ayrılamaz,Şahmaran,Gece Seansı,Styx Irmağı Ters Akar,Korku,Yağmur Mevsimi,Güneşte Bir Mum
Özet
İnsanoğlunun en eski ve en güçlü duygusudur korku. Korkuların en eski ve en güçlü olanı ise bilinmeyen karşısında duyulandır. Ateşi keşfeden ilkel insanın ilk icraatından biri çıtırdayan dalların çevresine kümelenip,dört bir yandan bastıran boğucu karanlığa sırtını dönüp, öykülerle birbirlerinin ödünü koparmaya çalışmak olmuştu hiç kuşkusuz.
Dünyanın en eski öyküsünün korkutmak için anlatılmış olması kuvvetle olasıdır.
Sadece bu gerçek bile korku edebiyatının ne denli sağlam ve ayrıcalıklı bir temele sahip bulunduğunu göstermeye yeterlidir.
Ancak, bu tür öykülerin asıl amaç ve değerleri, sadece tüyleri ürpertmek- ten daha öteye gider. Onlar, gözle görülemeyene karşı saygı,bilinemeyeni kavramaya yönelik bir çaba, nüfuz edilemeyene sızmak isteğidir ve işte bundan dolayıdır ki Homeros, Shakespeare, Puşkin,
Maupassant, Stevenson, Kipling, Maugham, Bradbury ve diğer nice büyük yazar korkuyu ve doğaüstünü hiçbir zaman gözardı etmemiştir.
Kendisi de yaşamı boyunca birçok acılar tatmak zorunda kalmış olan Lord Byron şöyle der: “Yaşamın başlıca amacı, acıyla da olsa duyumsamak, var olduğumuzu hissedebilmektir.” Korkunun doğasını tam olarak belirleyebilmek oldukça zor.
Korkuyu algılayış biçimimiz zaman içinde değişim geçirse de, çoğumuzun bilinçaltında uyuyan ilkel dehşetleri uyandıracak birçok ortak kaynağın varlığı yadsınamaz. Özellikle de sonlanmakta olan bu yüzyılda ve hele hele bu ülkede dehşet yelpazesinin olabildiğince açıldığı bir gerçek. Dahası,sadece kendi benliğimizden kaynaklanabilecek bir duygu olan korkunun bazı bağlantıları olmasıda kaçınılmaz.
George Orwell 1984 adlı yapıtında işkence hanelerin en mükemmelini, yani herkesin en güçlü korkusunun gerçeğe dönüştüğü odayı tasarlayarak,bunu açıkça gördüğünü ortaya koymuştur.
Kozmik gizemin bu karanlık yüzü, yaşanılmış acıların ve ölümcül tehlikelerin anıları, zevk ve mutluluk anılarından daha canlı kaldığı, ayrıca bilinemeyene ve baş edilemeyene yönelik duygularımız ta işin başından bu yana dinsel kurallar ya da toplumsal gelenekler biçiminde somutlandırılmış oldukları için, folklorda hâlâ önemli bir yer tutarlar. Belirsizlikle tehlikenin yakın akraba olmaları gerçeği bu eğilimi daha da güçlendirir.
Böylece tam olarak anlaşılamayan her şey bir tehlikeler ve kötü olasılıklar alemine dönüşür. Buna merak ve hayranlığı da eklediğimizde, ortaya insanoğlu var oldukça var olacak yoğun bir duygular ve düşler yumağı çıkar.