Kesinlikle okunması gereken bir kitap. Hayata dair çok güzel bir hikaye. Dostluk ve aşkın değeri hakkında yazılmış örnek kitap denebilir. En önemlisi erkek ve kadın arasındaki her ilişkinin sadece cinsellikle alakalı bir durum olmadığının en büyük göstergesidir.
“Yüce Dağ Başında Bir Arkadaşla”
Önceden de oldu yüce anlarım.
Bir kez geceleyin parkta yürürken,
yağmur altında, güzün.
Bir kez çöl ortasında, yıldızlar altında,
ekseni üzerinde dönen
yeryuvarına döndüğüm gün.
Kimileyın düşünürken,
sadece düşünüp tartarken olan biteni.
Ama hep yalnız.
Kendi başıma.
Bu kez yalnız değildim.
Yüce dağ başında bir arkadaş vardı
yanımda.
Natalie.
Birşey yok “hiçbirşey” yok bundan üstün.
Ömrümce görmezsem de bir daha,
eh diyebilirim yine de,
Bir kez orada bulundum.
Dahası da var elbet, ama bu konuda
anlatmak istediklerimin hepsi bu kadar
sanırım. “Dahası” dediğim, bundan
sonra olup bitenler, olup duranlar…
Toplum yaşantısı içinde olmak istediği gibi değil de olması istenilen tipe dönüşmüş, sıradanlaşmış ama iç dünyası itibariyle sürekli arayış ve tamamlanma çabası içerisinde olan insanın sancılarını, yalnız kalma çabalarını,
arabeske dönüştürmeden, hayatta birçok şeyi tecrübe etmiş insanlara özel bir yaklaşımla ele alıp, bizi tam eksildiğimiz, içe kapandığımız yerden tutarak “Her Yerden Çok Uzakta” bir dünya kurmaya götürüyor kendisi.
Yönetim şekliyle, müziğiyle kendi ellerimizle ve hayal dünyamızla kurduğumuz, bu yüzden tüm varlığımızla aidiyet hissettiğimiz, gerçek hayattan kaçmak istediğimizde sığınacağımız yeni bir dünyaya.
Kitapta net bir son yok, sanki yazarın “ben bilim kurgu yazmaya işte böyle karar verdim” demek için yazdığı bir önsöz gibi.