Fedailerin Kalesi Alamut - Vladimir Bartol - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Fedailerin Kalesi Alamut – Vladimir Bartol

Fedailerin Kalesi Alamut – Vladimir Bartol

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: Mart 2012
Eklenme: Ocak 17th, 2024
Dil: Türkçe
Sayfa: 510
Yazar: Vladimir Bartol

5.363 Kişi Tarafından Görüldü

Hasan Sabbah’ın, Alamut Kalesi’nin, fedailerin ve cennet bahçelerinin hikâyesi.

Bir tarafta Hasan Sabbah’ın yeryüzü cennetiyle yeni tanışan güzel köleler, diğer tarafta onun en güvenilir savaşçıları olan fedailer. Sabbah’ın yarattığı cennetin içinde gözleri açıldığında hepsinin hayatı hiç umulmadık bir şekilde değişir.

Hikaye 11. yüzyıl İranı’nda, kendini peygamber ilan eden Hasan Sabbah’ın, seçilmiş bir grup insanı intihar suikastçısına dönüştürerek bölgede hakimiyet kurmak için çılgınca ve aynı zamanda zekice bir plan tasarladığı Alamut Kalesi’nde geçmektedir.

Güzel kadınların, yemyeşil bahçelerin, şarap ve haşhaşın göz boyadığı sanal bir cennet yaratan Sabbah, genç savaşçılarını emirlerine uydukları takdirde bu cennete gidebileceklerine inandırır.

Kendilerini onun yoluna adayan, ölmeyi de öldürmeyi de göze almış olan bu küçük orduyla hükümdar sınıfına gözdağı verebileceğini düşünür.

Sabbah kendi deyimiyle insanların saflığını kullanıp dine adanmışlığı politik emellerine alet eder. Artık kapılar onun için ardına kadar açılmıştır.

Kısa Özeti 

Hıristiyanlann zaman ölçüsü ile 1092 yılının ilk baharında hatırı sayılır büyüklükte bir kervan, Sernerkant tan başlayarak Buhara üzerinden Horasan’ın kuzeyindeki Eibruz platosuna dek uzanan, bir zamanlar muzaffer ordulann kullandığı eski yolun üzerinde ağır ağır ilerliyordu.

Karların erimeye başlamasıyla birlikte Buhara’dan ayrılan kervan haftalardır yollardaydı. Deveciler yorgunlukian halhallerinden belli olan hayvanlan harekete geçinmek için kırbaçlarını havada şaklatarak, sert seslerle bağırıp çağırıyorlardı.

Ağır yüklerinin altında ezilen Hecin develeri, katırlar ve çift hörgüçiü Türkistan develeri, tek sıra halinde yürümeye çalışıyorlardı. Kervanı koruyan silahlı adamlar, küçük uzun tüylü atlarının üzerinde dimdik duruyorlardı.

Ufukta uzanan dağ sıralarına dikmişlerdi gözlerini; bakışlarından hem yorgunluk hem de umut okunmaktaydı. Uzun zamandır inmemişlerdi atlarından. Bu nedenle de hedeflerine varmayı dört gözle bekliyorlardı. Demavend dağının karla kaplı zirvesi giderek yaklaşıyordu. Dağlardan esen soğuk rüzgâr yorgun insanları ve hayvanlan zindeleştirmişti. Fakat geceler çok soğuk geçiyordu.

Deveciler ve silahlı muhafızlar, akşamları çevresine toplandıklan büyük ateşe giderek daha çok yaklaşıyorlardı. Homurdanmaya başlamışlardı. Develerden biri hörgüçlerinin arasında, daha çok bir kafese benzeyen küçük bir hücre taşıyordu.

Zaman zaman narin bir eî hücrenin küçük penceresindeki perdeyi yavaşça yana çekiyor ve genç bir kızın korku dolu yüzünü gözler önüne seriyordu. Ağlamaktan kızarmış iri gözler, soru dolu bakışlarla etrafındaki adamların suratlannda geziniyordu.

Yolculuğun başından beri cevabını beklediği bir soru eziyet etmekteydi Kendisine.- Nereye götürülüyorum, bana ne yapacakiar?

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.