Engereğin Gözü - Zülfü Livaneli - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Engereğin Gözü – Zülfü Livaneli

Engereğin Gözü – Zülfü Livaneli

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: 2011
Eklenme: Ocak 18th, 2024
Dil: Türkiye
Sayfa: 157
Yazar: Zülfü Livaneli

3.913 Kişi Tarafından Görüldü

Gün kavuşurken köye bir adam geldi ve peygamber olduğunu söyledi.

Köylüler adama inanmadılar, “İspat et!” dediler.

Adam karşılarındaki eski suru gösterdi ve “Eğer bu duvar konuşur ve benim peygamber olduğumu söylerse inanır mısınız?” diye sordu.

Köylüler, “Elhak, inanırız!” dediler.

Adam duvara döndü ve elini uzatarak, “Konuş ya duvar!” buyurdu.

Bunun üzerine duvar dile geldi ve şöyle dedi:”Bu adam peygamber değildir. Sizi kandırıyor. Peygamber değildir.”

 

Engereğin Gözü, Harem ağası ile Padişah arasındaki köle-efendi ilişkisi aracılığıyla, “bakışıyla her canlıyı kımıltısız hale getiren bir engereğin bile gözünü kamaştıran” iktidarın büyüleyiciliği üzerine alegorik bir roman.

Bir yanıyla da bir “dil şöleni”: Zülfü Livaneli, Evliya Çelebi’nin, Naima’nın ve Türkçenin büyük dil ustalarının izini sürüyor.

Yıllardır Top kapı Sarayındaki hücresinde kapalı tutulan Şehzade, hiç beklemediği bir anda tahta çıkarılır, böylece iktidarın tek sahibi olur.

Harem ağası Süleyman ise Habeşistan’dan koparılıp hadım edilerek saraya getirildiğinden beri onun en sadık kulu ve “iktidarsızlığına rağmen” Harem’in tek hakimidir.

Valide Sultan’ın iktidar hesaplarıyla oğlunu yeniden hapsettirme si, ilişkileri iyice içinden çıkılmaz bir hale sokacaktır.

Engereğin Gözü, üslubunun anlatılan olaylara çok uygun düştüğü, hem ışıklı hem karanlık bir roman.

Hırs ve iktidar sarhoşluğunun insana neler yapabileceğini, ama bunun bir insanın takıntısı olmaktan çok toplumların, devletlerin, insan türünün bir hastalığı olduğuna dair bir hikaye bu.

Bu karanlık atmosferde sarayın özünde kötülüğün babadan oğla, iktidar aracılığıyla aktarılan bir yer olduğu, iktidar ve gücün babaları ve oğulları yediği, herkesin hem katil hem maktul rolünü oynadığı ve hem katil hem maktul olabildiği bir delilik mekanı olduğu gibi bir noktaya çekiliyoruz.

Habeşistan’daki ailesinden koparılıp, yolculuğu esnasında hadım edilen ardından Osmanlı sarayına satılıp Harem ağalığına kadar yükselen bir kölenin gözünden Kösem Sultan ve Deli İbrahim döneminde yaşananları anlatıyor.

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.