Din Karşıtı Çağdaş Akımlar ve Deizm - Vecihi Sönmez - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Din Karşıtı Çağdaş Akımlar ve Deizm –  Vecihi Sönmez

Din Karşıtı Çağdaş Akımlar ve Deizm – Vecihi Sönmez

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: 2017
Eklenme: Ocak 17th, 2024
Dil: Türkçe
Sayfa: 400
Yazar: Vecihi Sönmez

1.816 Kişi Tarafından Görüldü

Kelam, İslam Dini’nin inanca ve davranışlara dair ilkelerini naslardan hareketle belirleyen ve akli yöntemlerle temellendirip destekleyen bir ilim olması yönüyle dini konularda araştırma ve düşünmeyi önceleyip taklid basitliğinden kurtulmayı amaç edinmiştir. Kelam İslam’ın ana ilkelerini belirleyip temellendiren bir disiplin olduğuna göre dini ilimlerin aslını oluşturur; diğer İslami ilimler ise bu asıl ve temele dayanmaktadır.

Çünkü Allah’ın varlığı ve birliği, peygamberliğin gerekliliği, ahiretin gerçekliği, ibadetlerin yanı sıra diğer dini hükümlerin ispatı yapılmadan diğer Islami esaslardan bahsetmek mümkün değildir. Zira Kelami konuların Kur’an! ve nebevi dayanakları bulunmaktadır. Tevhidin asılları hakkındaki söz Kur’an’ dan alınmıştır. Zira Allah: “Eğer gökte ve yerde Allah’tan başka ilahlar olsaydı, elbette ikisi de bozulup giderdi.” (Enbiya Suresi, 22. ayet) buyurmaktadır. İşte bu, Allah’ın bir olduğu ve ortağı olmadığı delilini belirten sözün özüdür.

İslam düşünce tarihinde Kelam ilminin yoğunlaştığı en önemli mesele tevhid inancı olmuştur. Bu sebeple başlangıçta bu ilmin konusu Allah’ın zatı, birliği, eşi ve benzerinin olmaması, her türlü eksiklikten uzak ve yüce (münezzeh), başta yegane tapınılan ve yaratıcı olmak üzere tüm kemal ve yetkinlik ifade eden sıfatlarla nitelenmiş olmasıdır. Kelam ilmi Allah’ın varlığını bazen Kur’an ayetlerinden hareketle, bazen de Allah’ın ayeti olarak kabul edilen tabiattan hareketle ispat etmeye çalışır. Bu anlamda Kur’an-ı Kerlm’de insanı evren hakkında düşünmeye çağıran birçok ayet vardır.

Kil.inatta var olan düzen ve uyum da, yaratıcı olarak Allah’ın varlığının ve birliğinin en büyük işareti olarak kabul edilmiştir. Kelam’ın ikinci temel konusu nübüvvettir. Allah, mesajlarını insanlara peygamberlerine gönderdiği vahiyle ulaştırır. Buna göre nübüvvet; peygamberliğin imkanını, diğer peygamberlerin risaletini, vahyi, kutsal kitapları, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) peygamberliğinin ispatını kapsamaktadır. Kelam’ın bir diğer önemli konusu da ahiret inancıdır. Kur’an’ da insanların bu dünyadaki söz ve davranışlarından sorumlu oldukları dile getirilir.

Ahiret inancı ile ilgili deliller ortaya konarak ahiretin varlığı ve aşamaları ispatlanmaya çalışılır. Allah, nübüvvet ve ahiret, Kelam’ın temel konuları olmakla birlikte bu temel konuları açıklamada izlenen yol ve yöntemlerin değişmesi, felsefenin İslil.m dünyasında yayılması, dönemin sosyal ve kültürel değişimlerine bağlı olarak ortaya çıkan problemler Kelam’ın konularının da genişlemesine sebep olmuştur. Bundan dolayı Gazzil.11 başta olmak üzere bazı kelamcılar, Kelam’ın konusunun varlık (mevcud) olduğunu söylemişlerdir.

Felsefe ile Kelam’ın iç içe geçtiği daha sonraki dönemlerde ise Kelam’ın konusunu dini esaslarla uzak veya yakın bir ilişkisi bulunmak şartıyla bilinebilen her şey (malum) oluşturmuştur. Bu çerçevede İslami İlimler içerisinde kapsamlı bir yere sahip olan Kelam ilmi konularının insan inancıyla ilgili bütün yönleri kapsaması Kelam Anabilim Dalları olarak bizleri 12-13 Mayıs 2017 tarihlerinde Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesinin ev sahipliğinde gerçekleştirilen İlahiyat Fakülteleri XXII. Kelam Anabilim Dalı Koordinasyon Toplantısında “Din Karşıtı Çağdaş Akımlar ve Deizm” konusunu işlemeye sevk etmiştir.

Sempozyumda bu konu, genel olarak deizmin tarihsel arka planı, temel iddiaları, deizmi doğuran nedenler ve sonuçları, agnostisizmin, tanrı ve din tasavvuru, deizmin peygamberlik karşıtı söylemlerine verilen teolojik cevaplar, ateizmin temel argümanlarından biri olarak görülen kötülük (agnos) problemi ve Çağdaş Din Karşıtı Akımlar ve Deizm eleştirisi ve Müslüman düşünürlerin bu konuya bakışı, vahiy kaynaklı dinlere karşı olan deizmin tutarsızlığı, teist filozof ve düşünürlerin vahye duyulan ihtiyaca ilişkin olarak ileri sürdükleri gerekçeler, İmam Hatip Liselerinde okuyan öğrencilerin inanca dair soru ve sorunları ekseninde ele alınmıştır.

Tanrı’nın varlığının ispatlanması için vahye, peygambere ve mucizelere ihtiyaç olmadığını savunan deizmin iki temel hareket noktası vardır: Birincisi, Tanrı’nın varlığı akılla bilinebilir; ikincisi ise, evren yaratıldıktan sonra kendi yasalarına göre işler.

Bu yüzden artık Tanrı ‘nın evrene ve insana müdahale etmesine gerek yoktur. Evrenin ve doğanın mükemmelliği karşısında, Tanrı’nın ilmine ve kudretine hayranlık duyan aklın, insanı, duanın, Tanrı’ya şükran ve minnettarlık duymanın, ahirette ödül ve ceza verilmesinin gerekli olduğuna inanmaya sevk ettiğini düşünen ve hatta kendisini Hıristiyan olarak tanımlayan deistler olduğu gibi, bunların hiçbirini gerekli görmeyen, dolayısıyla da vahiy kaynaklı dinlerin kutsal kitap, sevap, günah; ibadet, dua, vahiy, kader, ahiret, cennet, cehennem, melek, cin ve şeytan gibi temel kavramlarının tümünü reddeden deistler de vardır. Öte yandan deizmin en temel itiraz noktasının nübüvvete yönelik olduğu bilinmektedir.

Nebevi öğretinin nihayetinde, bir beşerin Tanrı’dan aldığı vahiyle kurumsallaşıp dine evrildiğini düşündüğümüzde, Deizmin nasıl bir Tanrı tasavvuruna sahip olduğu ayrı bir öneme sahiptir. Bu konu Deizmin iki ana formu olarak kabul edilen eski deizm ve modern deizm arasındaki farklılıkların tespiti ve İbrahim! dinlerin mukayesesi ile birlikte ele alınarak incelenmesi söz konusu olabilir.

Zira eski deizm inanışını, modern felsefe ve bilimle birleştirerek kullanmak isteyen modern deistlerin, Tanrı ile iletişimi eskiye kıyasla daha da imkansız kabul ettikleri ifade edilmektedir. Bu bağlamda Tanrı ile şahsi bir diyaloğu mümkün gören ilk deistlerle, günümüzde Mutlak Tanrı’nın, görece varlıklar olan insanlarla kıyas kabul etmeyeceğine ve bu nedenle O’na herhangi bir tanım ve değer atfetmeyi imkansız kabul eden modern yaklaşım arasındaki farklılıkları ortaya koyan çalışmalara ihtiyaç vardır.

Tarihin pek çok dönemlerinde, vahiyden uzak kalan insan toplulukları şirke yönelmiş, bencil duygularının ve sınırsız arzularının esiri olduğu için zalim ve gaddarca yönetimler ve sistemler kurmuştur. Bu tür durumlarda onlara, şirke karşı tevhidi ve zulme karşı adaleti tavsiye eden ve tüm yapıp ettiklerinden ahiret gününde hesaba çekileceklerini hatırlatan peygamberler, rehberlikte bulunarak yardımcı olmuştur. Bu bakımdan vahyin ve peygamberlik müessesinin insanlık tarihi açısından önemi inkar edilemez bir gerçekliktir.

Yine insanoğlunun tarihsel tecrübesi açıkça göstermiştir ki, vahyin otoritesi, insanoğlunun, düşüncelerini, duygularını ve sınırsız arzularını kontrol etmede, onu bir disiplin ve terbiye altına almada akla nispetle çok daha güçlü ve etkilidir Kur’an’a, sahih sünnete ve akla aykırı olan söylem ve uygulamalarla fikren mücadele etme bilinci kazandırması ve ciddi çalışmalardan oluşması nedeniyle bu sempozyumda sunulan bildirileri kitap haline getirmenin araştırmacı ve konunun meraklıları açısından faydalı olacağını gördük .

Bu niyetle Sempozyumun düzenlenmesinden bu eserin ortaya çıkmasına kadar geçen sürede katkı ve desteklerini gördüğümüz tüm akademisyenlere, kurum ve kuruluşlara bir kez daha teşekkür eder, bu çalışmanın hayırlara vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ederiz.

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.