Beyaz Prenses-The Cousins’ War Serisi - Philippa Gregory - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Beyaz Prenses-The Cousins’ War Serisi –  Philippa Gregory

Beyaz Prenses-The Cousins’ War Serisi – Philippa Gregory

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: 2016
Eklenme: Ocak 18th, 2024
Dil: Türkiye
Sayfa: 236
Yazar: Philippa Gregory

1.947 Kişi Tarafından Görüldü

O, İngiltere krallarının kardeşi, kızı, yeğeni, karısı ve annesiydi; taçsız bir prenses, damatsız bir nişanlı, düğünsüz bir gelindi.

Henry Tudor, savaş meydanında İngiltere tacını kazandığında, neredeyse 20 senedir savaşlarla bölünmüş ülkesini birleştirmek uğruna, düşman hanedanın prensesiyle evlenmesi gerektiğini biliyordu. Kaderinde York’lu Elizabeth vardı.

Ancak evleneceği kadın hâlâ ölü bir adama, Henry’nin savaşta alt ettiği düşmanı III. Richard’a âşıktı. Üstelik Elizabeth’in annesi ve İngiltere’nin yarısı, Beyaz Kraliçe tarafından bilinmeze gönderilen kayıp vârisin, hakkı olan tacı almak için döneceği günün hayalini kuruyordu.

Henry tahtta yerini sağlamlaştırmaya çalışsa da, York Hanedanı’nın zaferi için dua eden bir İngiltere’de, insanların kalbini bir türlü kazanamıyordu. En büyük korkusu, tahtı elinden almak için bir yerlerde bekleyen bir prensti.

Genç bir adam ordularıyla İngiltere’ye geldiğinde Elizabeth büyük bir seçim yapmak zorunda kalacaktı. Zamanla sevmeye başladığı kocasının yanında mı olacaktı, senelerdir öldüğünü düşündüğü sevgili kardeşine mi koşacaktı? York’un gülü sonunda evine dönmüştü. Ve Kraliçe, tarafını seçmeliydi.

“Beyaz Prenses, prenslerin kaderiyle ilgili müthiş entrikalarla dolu.” The Washington Post

Özet

Keşke hiç rüya görmüyor olsaydım. Tanrıdan dileğim, bir daha hiç rüya görmemekti. Öyle yorgundum ki. Gün boyunca, şafak vaktinden, her gün biraz daha erken bastıran ve daha kasvetli olan alaca karanlığa dek uyumak istiyordum. Gündüzleri tek düşündüğüm uyumaktı.

Geceleri tek yaptığım ise uyanık kalmaya çalışmak.Onun odasına gittim ve panjurları kapalı, sessiz odasında, altın şamdanında eriyip giden muma baktım. O bir daha asla ışığı görmeyecek olsa da bu meşum saaderde mumlar yavaş yavaş yanıyordu. Hizmetçiler her gün öğle vaktinde azalan mumların yerine yenilerini koyuyor, onun için artık saatlerin hiçbir önemi olmasa da zaman ağır ağır geçiyordu.

İçinde bulunduğu sonsuz karanlıkta, sonsuz zamansızlıkta, zaman ona bir şey ifade etmiyordu, oysa tüm ağırlığıyla benim üstüme çöküyordu. Gün boyunca kasvetli akşamın yavaş yavaş çökmesini ve son dua çanlarının tüm hüznüyle çalmasını bekliyordum. Böylece şapele gidip ruhu için dua edebiliyordum.

Benim fısıltılarımı ve rahiplerin alçak sesle okudukları ilahileri bir daha asla duymayacak olsa da. Ancak ondan sonra yatağa gidebiliyordum. Fakat yatağa girdiğimde uyumaya cesaret edemiyordum çünkü göreceğim rüyalara dayanamıyordum. Rüyamda onu görüyordum.Tekrar tekrar onu görüyordum.

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.