Yalnız Gezenin Düşleri - Jean-Jacques Rousseau - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Yalnız Gezenin Düşleri – Jean-Jacques Rousseau

Yalnız Gezenin Düşleri – Jean-Jacques Rousseau

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: 2004
Eklenme: Ocak 17th, 2024
Dil: Türkçe
Sayfa: 184
Yazar: Jean-Jacques Rousseau

2.855 Kişi Tarafından Görüldü

Fransız Aydınlanması’nın ‘aykırı’ sesi Rousseau, edebiyatın geleneksel türleri içinde kendisine kolayca bir yer bulamayan bu ‘anı’ ile ‘roman’ arası metinde, hayatı ile bir son hesaplaşma çabasına girişiyor.

Bu hesaplaşma en başta düşünürün iç dünyasına, geçmişine yaptığı bir yolculuk anlamına gelmektedir. Yalnızca Aydınlanma’nın değil, tarihin en büyük ve en önemli devrimlerinden birini gerçekleştirmek üzere olan burjuvazinin, tarihe kendi ‘aklı’ ile yön verme hedefinin içinden yükselen uygarlık eleştirisi ve buna bağlı ‘doğaya dönüş’ çağrısıyla Romantik akıma öncülük etmiş, halk iradesinin monarşiye karşı üstünlüğünü savunan bu ‘eleştirel ses’,

Rousseau’nun hayatının son yıllarında içine sürüklendiği yalnızlığın, tecrit edilmişliğin kalın duvarlarını ören sestir de.

Bu eser bir ‘öz-denemeler’ gibidir. Zaten bunu Rousseau kendi de ifade eder: “Monteigne’le aynı işi yapıyor olsam da, amacım onunkinden farklı. Zira o Denemeler’ini salt başkaları için yazmışken, ben Düşlerim’i yalnızca kendim için yazıyorum.” İnsanın mutluluğu kendi içinde de araması gerektiğinin, mutlu olmayı bilen birini hiçbir etkenin mutsuz edemeyeceğinin de altını çizen yazar bunları kendisi de deneyimlemiştir. Kişisel bir reform yapmamız gerektiğini söyleyen Rousseau’nun düşlerinden onlarca ders çıkartılabilir bana göre. Kimi bölümlerde felsefi konuları da irdeleyen Rousseau, yalan-doğru ilişkisini inceliyor. Söylenen şeyin yalan olarak değerlendirebilmesi için menfaat uğruna ve zarar vermek için söylenmiş olması gerektiğini savunuyor. Buna göre, menfaat gözetmeksizin ve zarar vermeden yalan söylemek bir tür kurmacadır ona göre; yalan söylemek değildir. Asıl ‘doğru’ insanın kendi menfaatleri söz konusu olduğunda dahi dürüst olabilen kişidir ona göre.

Bir bakıma Rousseau’nun bu eseri bir uyanışı barındırıyor içinde.. Rousseau’nun insanlar üzerine vardığı yeni kararlar kendi açısından huzur bulmasına yaramakla kalmıyor bizlere de yol gösteriyor. Nefretin insanların gözünü nasıl kör ettiğini çok güzel bir şekilde yansıtmış. Buna göre, insanlar bir kişiden nefret etmek istiyorsa, ona nefret edilmeyi gerektirecek (onlara göre) olguları zaten yüklemiş, onu şekilden şekile sokmuş olurlar. Bu, Rousseau’ya göre bir körlüktür. Ve bana göre şu da vardır ki; kör insanlar en tehlikeli insanlardır. Bu kör insanlar çoğu gören kişiden iyi gördüklerini iddia ederler, bu da en tehlikeli şeydir. Tıpkı bencil bir insanın kendini en bilgili insan olarak görmesi gibi bu kör insanlar da kendilerinin en iyi gözlere sahip olduklarını iddia ederler. Ama o kör insanların ‘iyi gören’ gözlerinden de kaçabilmiştir Rousseau; “… ama sinirlenmeden onlara tahammül etmeyi öğrendiğimden beri üzerimdeki güçlerini kaybettiler.” şeklinde ifade ederek bunu da anlatır.

Rousseau’nun döneminde de belki bu tür insanlar çoktu, bana göre günümüzde daha da çok. ‘Gören körler’. Özellikle imkanların çoğaldığı günümüzde, insanlık bunu, yani imkanları elleriyle ittiği, ondan tam zıt yöne gittiği için belki de bu normal bir durum. İmkanlar arttıkça körlük derecesi de artıyor kanımca. Herhangi bir insana çok kolay ulaşabiliyoruz internet sayesinde, fakat bu kolaylık bizi belki de yanıltıyor; körleştiriyor. Kolaylık aldatıyor bizleri; insanları da kolayca kefelere yerleştiriyoruz hemen. Buna devam ettikçe, daha da kör oluyoruz her geçen gün, bir bakış açımız daha kararıyor, halbuki bakış açısı dediğimiz şey en değerli yetilerimizden biri değil midir

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.