‘Ruhunun renklerine, hızına, akışına yetişmenin o kadar da kolay olmadığı nadir kadınlardan birinin
Romanını okuyacaksınız…
Okumayacak, yaşayacaksınız.
Işıl Işık, kaleminin kendine has üslubu ile kahramanın dünyasına gitmeye hazır olun. Yolculuğunuz çok
Keyifli geçecek…’
-Şebnem Aybar-
Semizotu Bilgesi Tanıtım amacıyla yayınlanmıştır
‘Neredeyse herkesin bilge’ rolüne soyunduğu bir dünyada, keşke herkes biraz ‘semizotu bilgesi’
Olabilse…
İnsana, yaşama ve varoluşa açılan farklı bir pencere…’
Henüz akşam yemeğine topuklu pabuç ve mini elbiselerle oturulmazken,
Ayakkabıların kapı önünde çıkarılıp, evde terlik pijama atlet dolaşıldığı,
Güdümlü bir füze gibi, terliklerin popomuzun yolunu hiç şaşırmadığı,
Astral yolculukların varlığından haberdar olmadığımız zamanlar…
Empati, sempati sözcüklerini lügatlerde dahi bulamadığımız;
Hatta bilinmeyen galakside bir yıldız sandığımız,
Merdaneli makineye kolumuzu kaptırdığımız zamanlar…
Entelektüel züppelerin sadece Yeşilçam filmlerinde kötü adam rolünde olduğu,
Allah böylelerinden saklasın diyerek öpücükle kulakların çekilip, Tahtalara vurulduğu,
Yumurtaların cızırdayan tereyağına kaygısızca kırılıp,
Etin, sütün en yağlısının şifa niyetine yendiği zamanlar…
Kuantum, kozmik, secret, reiki, enerji sözcüklerinden birini kullansan,
Allah şifasını versin diyerek okuyup üflenip kaçık muamelesi gördüğün,
Tavukların serbestçe dolanıp yumurtladığı, Semizotunun alkali etkisinin bilinmediği zamanlar.
Kısaca ne yersen o olursun filan diye düşünmediğimiz,
Ne bulursak mideye indirdiğimiz,
Endişenin fıtratımızda olmadığı ve henüz kaygılı salatalıklara dönüşmediğimiz zamanlar…
Öyle alkalik felsefik değil, Vitesi boşa atıp,
Saldım çayıra Mevlam kayıra kafasıyla yaşayıp gittiğimiz,
Esrik zamanlardan,
Üzerinde yaşadığım kaygan yapraktan düştü düşecek üzüm buğusuna dönüştüğüm, zamanlara…