Şeker Sokağı (Kahire Üçlemesi 3) - Necib Mahfuz - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Şeker Sokağı (Kahire Üçlemesi 3) – Necib Mahfuz

Şeker Sokağı (Kahire Üçlemesi 3) – Necib Mahfuz

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: Eylül 2008
Eklenme: Ocak 21st, 2024
Dil: Türkçe
Sayfa: 328
Yazar: Necib Mahfuz

1.503 Kişi Tarafından Görüldü

Şeker Sokağı; Kahireli tüccar bir ailenin hayatı etrafında Mısır’ın siyasi ve toplumsal geçmişinin anlatıldığı bu son kitapta ailenin üçüncü kuşağı ele alınıyor.

Üçlemenin son kitabında elden ayaktan düşmüş bir Ahmet Bey ile artık sokağa çıkmak için izin alması gerekmeyen bir Emine çıkıyor karşımıza. Onların yetişkin torunlarının hikâyesini okurken arka planda 1940’ların Mısır’ına vâkıf oluyoruz.

Mısır toplumu giderek daha fazla dünyaya açılırken üçüncü kuşağın yaşam tarzı, ilişkileri, sorunları birinci kuşağın tasavvur edebileceğinin çok ötesine gitmiştir…

Başyapıtı Kahire Üçlemesi’nin ardından, ıngilizlerin Dickens’ı ile; Fransızların Balzac’ı ve Zola’sı ile karşılaştırılan; Rusların Tolstoy’u, Dosteyevski’si ve Soljenitsin’i ile kıyaslanan Necip Mahfuz bütün bu büyük yazarlar gibi, aslında her şeyden önce kendisiydi.
-Jay Nordlinger-

Mangalın etrafına toplanmış ellerini ısıtıyorlardı: Emine’ninkiler incecik ve kuru, Ayşe’ninkiler kaskatı, Hanafi Kadın’ınkiler ise kaplumbağa kabuğu gibiydi.

Bembeyaz ve çok güzel olanlar Naime’ninkilerdi. Ocak ayının ayazı renkli yaygıları, duvar diplerine yerleştirilmiş divan ve sedirleriyle eski halini koruyan oturma odasının kuytu köşelerinde biriken suları donduracak kadar şiddetliydi.

Tavandan sarkan büyük yağ lambasının yerini elektrik ampulü almıştı. Aile reisinin kalp sağlığı artık merdiven çıkmasına elvermiyordu.Günlük yaşamını kolaylaştırmak üzere evin üst katı olduğu gibi alt kata taşınmış; geleneksel kahve saati, eskiden olduğu gibi, ilk kattaki bu oturma odasında yapılmaya başlanmıştı.

Ailenin reisiyle birlikte diğer fertleri de değişmişti. Emine bedenen kurumuş, saçları beyazlaşmıştı. Altmışlarındaydı artık ama çok daha yaşlı görünüyordu. Öte yandan Ayşe’deki çöküntü ve bozulma, annesiyle kıyaslanamazdı bile. Saçları hala altın sarısı, gözleri hala masmaviydi ama ne acıdır ki, yanakları çökmüş, gözleri çukura kaçmış, bakışları hayatiyetini kaybetmiş, yüzü solmuştu.

Bu hastalıklı görüntüsüyle otuzdört yaşında genç bir kadın olduğunu söylemek zordu. Yıllar Hanafi Kadın’ı da etkilemişti, ancak ondaki değişiklik daha az belirgindi. Hâlâ şişman, hâlâ etli butluydu ama vücudundaki yağ rezervi, bir kabuk ya da yaşam tortusu gibi, artık boynuna ve ağzının etrafına da yığılmış; ailenin yıllar boyunca sessizce paylaştığı acısı bakışlarına yansımıştı.

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.