O ve Ben - Necip Fazıl Kısakürek - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

O ve Ben – Necip Fazıl Kısakürek

O ve Ben – Necip Fazıl Kısakürek

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: 2007
Eklenme: Ocak 17th, 2024
Dil: Türkçe
Sayfa: 272
Yazar: Necip Fazıl Kısakürek

5.776 Kişi Tarafından Görüldü

Hayatını, Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’ni «Tanıyıncaya Kadar» ve «Tanıdıktan Sonra» diye iki ana bölüme ayıran Necip Fazıl, Efendisine doğru kendisini cezbeden hâdiseleri de mânâlandırdığı otobiyografik eseri «O Ve Ben»i 1975’de şöyle takdim etmiştir: 


«Bu eser, dünyaya gelişimden bugüne kadar en hususî renkleri, çizgileri ve sesleriyle hayatımın hikâyesi ve asıl O’nu tanıdıktan sonra mânasını anlamaya başladığım vücut hikmetinin bende tecelli eden yakıcı ifadesidir.

Bu bakımdan, kendilerini görünceye kadar malik olabildiğim birbuçuk esere nisbetle bugün 60 cildi aşan ve hepsini birden o nura borçlu bildiğim eserler arasında, şimdikini, baş köşeye oturtulması lâzım ve en mahrem iç ve dış iklimlere doğru bir belirtiş olarak takdim ederim.»

1904 – 1934 yıllarında çocukluğunu anlattığı bölümler ile başlıyor O Ve Ben kitabı. “ O “ nu tanıyıncaya kadar diye adlandırdığı hayatını anlatıyor bu dönemlerde. Kendisine göre hiçbir şey bilmediği yıllar. Oldum zannedip de olmadığının ışıklarının hayatına girdiği yıllar. 

İstanbul Çemberlitaş’ta kocaman bir konakta dünyaya gelmiştir. Büyükbabası o dönemin ileri gelen önemli isimlerindendir. İstanbul Cinayet Mahkemesi ve İstinaf Reisliğinden emekli, Maraşlı Kısakürekzade Hilmi Efendidir. 

Matmazellerle, dadılarla, hizmetçilerle kocaman bir konakta en gözde torun sıfatı ile büyümüştür. Babası, dedesinin tam zıttı bir insandır hatta Necip’ in çocukluğunda babasının izleri görülür. Evlenme çağına gelen babasını uslandıracak bir kız ararlarken yolları Anadolu’ya düşer.

Kendi hallerinde bir göz evin içinde yaşayan bir aile ve onun sessiz sakin kızını alıp İstanbul’ a konağa getirirler. Hanımlık mertebesi yerine, sessizliğini koruyan, bir hizmetli gibi davranan kadın evliliklerinden bir süre sonra Necip Fazıl’ ı dünyaya getirir.

Kısa bir süre sonrada küçük kızı Selma’ yı. Selma abisinin tam tersinedir. Tıpkı annesi gibi sessiz, sakin, içine kapanık bir kızdır. Yaşadığı süre içinde abisinin hayatında çok ta bir anlamı olmaz. Fakat 6 yaşında vefat etmesi ile Necip Fazıl’ ın hatıralarında önemli bir yer tutar. 

Dedesinin gözünde her zaman çok önemli bir yeri vardır. Pek çok torununun arasında Necip’ i akıllı torunum diye çağırır. Kendisi ile birlikte yatırır ve ona öğrenmesini istediği pek çok kitap okur.

Dedesinin vefatı üzerine yalnızlığa iyice gömülen Necip Fazıl kendisini kitaplara verir. Dedesinin öğretileri ile okuduğu dini kitaplara ek olarak dünyaca yazılan eserleri de listesine alır. Kimi zaman onların içine öyle girer ki çocukça kendini o kahramanların yerine koyar.

Birinci Dünya savaşı sonunda Bahriye Mektebine yazılır. Din hocası Ahmet Hamdi Aksekili, tarih hocası ise Tevfik Fikret, edebiyat hocası ise Yahya Kemal’ dir.

Bu dönemde kendisini yine kitaplara ve şiire adar. Yazdığı pek çok şiiri hocalarına gösterir. Olumlu bir yanıt almaktan ziyade kendisine şiirle vakit harcamaması öğütlenir ama vazgeçmez.

Okul arkadaşları; Nazım Hikmet, Fahri Korutürk.

Edebiyata bu denli gönül verdikten sonra Bahriye okulunda geçirdiği 4 yıl sonunda mezuniyet bekler. Ansızın gelen bir haber üzerine okulun 1 yıl daha uzatılması gerektiğine karar verilmiştir. Buna daha fazla dayanamayacağını düşünür, sınav kağıtlarını boş verir ve böylelikle okuldan atılır.

Bir süre boş gezdikten sonra hayali olan üniversiteyi okumak için sınavlara girer ve parlak bir derece ile okula girer. Buradaki arkadaşları; Ahmet Kutsi Tecer ve Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Cumhuriyet’ in ilk yıllarında açılan sınavı kazanır ve Paris’ e eğitim almaya gider.

Türkiye’ ye dönünce dönem edebiyatının en önemli isimleri ile arkadaşlık kurar. Onlara şiirlerini gösterir. Yakup Kadri’nin beğenisi üzerine şiirleri dergilerde yayınlanmaya başlar. En genç şair unvanını alır. Dönemin parlak isimlerinden olmuştur artık. Üniversitede hocalığa kadar yükselir. Hatta kendine ait bir dergi bile yayınlar. Yazılarının yer aldığı köşeler vardır.

Tüm bu başarıya rağmen içinde tatmin olmayan bir yer vardır. Eksikliğini hiçbir şey ile gideremez. Derken “ O “ nu tanır.

1934 – 1943 yılları hayatının hem en mesut hem en eksik yıllarıdır. Onun için mutluluk artık ‘ Abdülhakim Efendi Hazretleri ‘ ile yaşadığı yıllardır. Önce onu tanımak için çaba harcar. Daha sonra kapısından içeri girmek için ve en sonunda her zaman onun yanında kalabilmek için çaba harcar. 

Ömrünün bu yıllarında dünyadaki bütün işlerinden ayrılır. Yazılarını artık yazamaz. Tek derdi dine hakim olmak ve gerçeğe ermektir. Hocasının ölümüne kadar içindeki boşluğu bu şekilde beraber doldurmaya çalışırlar.

Abdülhakim Efendi hazretlerinin vefatından sonra ömrü hapishanelere girip çıkmakla geçer. İçindeki ışığı zaman zaman kaybeder ve tekrar bulur.

Okudukça bağlanacağınız bir Kitap;


Büyük Doğu’nun büyük kurucusu, Abdülhakim Arvasi’nin eteğinde Allah yolcusu. Fırtınalı bir yaşam, su sakinliğinde bir irşad.

Sivri uçların yumuşadığı, korkuların yerini huzura bıraktığı anların Necip Fazıl’da nasıl tezahür ettiğini göreceksiniz O ve Ben’de..

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.