Köprü - Ayşe Kulin - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Köprü – Ayşe Kulin

Köprü – Ayşe Kulin

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: Şubat 2013
Eklenme: Ocak 17th, 2024
Dil: Türkiye
Sayfa: 240
Yazar: Ayşe Kulin

3.176 Kişi Tarafından Görüldü

Elmas da sargılı kollarını bebeğe uzatmıştı. Canını yakmaktan korkarak usulca bırakmıştı Bayram, oğlunu Elmas’ın kucağına. Şimdi burun burunaydılar Elmas’la Öksüz.

Bir dişi hayvanla yavrusu gibi koklaşıyor, burunlarını birbirine sürütüyor, birbirlerinin boynuna gömülüyor ve tuhaf mırıltılar çıkartıyorlardı. Bebenin küçük elleri, Elmas’ın saçlarında, Elmas’ın dudakları bebenin yüzünde dolaşıyordu.

Elmas, ne diğer hastaları ziyaret edenlerden ne de Bayram’dan hiç utanmadan, hiç gocunmadan, memesini çıkarıp bebenin ağzına vermişti. Bebek mutlu bir kedi yavrusu gibi guruldayarak şapır şupur emiyordu süt akıtmayan, kuru memeyi. Kadınla çocuk birbirleriyle iç içe geçmiş, tek vücut olmuş gibiydiler.

Köprü… Olağanüstü bir bürokratın, otuz yıl bekledikten sonra kavuşulan bir köprünün ve doğunun töreye teslim olmuş insanların öyküsü. Ayşe Kulin’in kaleminden.

Köprü, Erzincan dolaylarında, Fırat nehri üzerinde inşa edilen bir köprünün, bu köprüyü yaptırabilmek için çırpınan bir bürokratın ve yöre insanının romanı.

Romanda, köprünün hikâyesiyle birlikte, Doğu illerimizde yaşanan dramın kökenleri ve Cumhuriyet tarihi içindeki nedenleri ele alınırken, gerçek olaylar kurgu karakterler ve kurgu öykülerle harmanlanıyor; acımasız doğa koşullarına, mezhep ayrılıklarının ve kültürel farklılıkların neden olduğu anlamsız düşmanlıklara ve tarihten bu yana süregelen çatışmalara karşı koyarak, insanca yaşamaya kararlı yöre insanı, duru ve akıcı bir üslupla anlatılıyor…

Üç günden beri dur durak tanımadan esen deli rüzgâr birden kesiliverince, kar, Munzur ve Keşiş dağlarının koynuna sere serpe uzanmış Erzincan’ın üstüne, tül cibinlik gibi inmişti. Karla kaplı çıplak ağaçlarından, saçakları buz tutmuş evlerine kapanmış insanlarına, dam altlarına sığınmış bezgin sokak köpeklerine kadar tüm canlılarıyla uzun bir kış uykusuna dalmış gibiydi şimdi şehir.

Erzincan’ın ne zaman ne yapacağı belli olmazdı. Ne istediğini hiç bilmeyen şımarık bir kadın gibiydi. Karın bembeyaz örtüsü altında uyuşmuş yata dururken, birdenbire miskinliğinin öcünü almak ister gibi çalkalamaya başlardı kalçalarım.

O böyle beşik gibi sallandı mı, yüce dağların yamaçlarını tutan kar, yükseklerden aşağılara iner, ovalarda çağıldayan akarsularla buluşur, yerle gök birbirine geçerdi.

Toz, duman, çığlık ve kar arasında savrulurdu canlar. Üstelik daha çok da yeniydi böylesine kudurup azması. Evleri yerle bir etmiş, kurbanlarını yutmuş, tüm hırsını kustuktan sonra, durulmuştu. Erzincanlılar, bir süre sessiz kalacağ ını bilirlerdi şehirlerinin.

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.