İşim Gücüm Budur Benim - Bülent Eczacıbaşı - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

İşim Gücüm Budur Benim – Bülent Eczacıbaşı

İşim Gücüm Budur Benim – Bülent Eczacıbaşı

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: 2018
Eklenme: Ocak 17th, 2024
Dil: Türkiye
Sayfa: 440
Yazar: Bülent Eczacıbaşı

4.339 Kişi Tarafından Görüldü

İş insanı ne iş yapar? Değişen dünyada yeni sorumlulukları nelerdir?Karşı karşıya olduğumuz küresel, yerel sorunların çözümüne iş insanları nasıl katkıda bulunabilir? “Dünyanın en iyi saklanmış sırrı” Türkiye’nin yeni hikâyesi ne olabilir?

Bülent Eczacıbaşı elinizdeki kitapta, yönetim, ekonomi,sürdürülebilirlik, toplum ve kültür-sanat alanlarına odaklanarak bu ve benzeri pek çok ufuk açıcı soruyu gündeme taşıyor. Her biri konusunun uzmanı on akademisyenle gerçekleştirdiği söyleşilerden ve kendi deneyimlerinden yola çıkarak yakın tarihe,bugüne ve geleceğe ilişkin görüşlerini dile getiriyor.

İşim Gücüm Budur Benim, iş dünyasını merak edenler, iş yaşamına yeni giren ya da girmeyi düşünen gençler için yazıldı.

Kitap İçeriğindeki Bölümler?

Kitabın “Kurumların Kaptan Köşkünde İş İnsanı” bölümünde Yılmaz Argüden ve Özlem Yıldırım-Öktem ile ağırlıklı olarak kurumsallaşma, yönetim ve yönetişim sorunları tartışılıyor. Şirketlerin ömrünü uzatmak, etkin biçimde yönetilmelerini sağlamak için yapılması gerekenlerin, aile şirketlerinin zayıf ve güçlü yönlerinin ele alındığı bu bölümde, aile anayasası, kurum kültürü, değerler, girişimcilik, yetkin insan kaynağının önemi ve liderlik gibi konulara değiniliyor.

“Ekonominin Çarkları Arasında İş İnsanı” başlıklı bölümde ise, Refet Gürkaynak ve Murat Üçer ile ekonominin sorunları ele alınıyor. Tartışmanın ana başlıklarının, orta gelir tuzağı, inovasyon, verimlilik, enflasyon, kur, teşvikler ve sanayi politikaları olduğu bu bölümde, dünyadaki gelişmeler de dikkate alınarak, Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesi ve şirketlerin başarısı için alınması gereken vizyoner kararlar değerlendiriliyor.

Bülent Eczacıbaşı, “İş İnsanı ve Gezegenimizin Geleceği” başlıklı bölümde, Fikret Adaman ve Hande Paker ile sürdürülebilirliği çevre, toplum ve ekonomi boyutlarıyla ele alıyor. Bu bölümün ağırlıklı konusu, sürdürülebilirliğin iş insanını birinci derecede ilgilendiren unsurları… Dünyamızı tehdit eden en büyük sorun olan iklim değişikliğinin önemli bir yer tuttuğu bu bölümde, ortak hedeflere ulaşmanın zorlukları, yeni büyüme paradigmaları, iş insanları ile siyasetçilerin sorumlulukları tartışılıyor.

“Toplumsal Oyuncu Olarak İş İnsanı” başlıklı bölümde, toplumun iş insanına bakışından yola çıkarak şirketlerin toplumsal konularda neler yapabilecekleri, Ali Çarkoğlu ve Işık Özel ile birlikte tartışılırken, Türkiye’de hayırseverlik, eğitim, fırsat eşitliği, özel kesimin STK’larla ilişkileri gibi konulara değiniliyor.

“İş İnsanı ve Kültür Dünyamız” bölümünde ise, Hasan Bülent Kahraman ve Jale Nejdet Erzen ile birlikte, “En büyük zenginliğimiz olan kültür, neden aynı zamanda en büyük sorunumuz? Yaratıcı insan gücümüzü nasıl artırabiliriz?” sorularına yanıtlar aranıyor ve özellikle kapsayıcı kültür politikaları için yapılabilecekler sıralanıyor.

ÖNSÖZ

Benim meslek seçimi üzerinde kafa yorduğum zamanlar, “68 kuşağı” gençlerinin dünyayı ayağa kaldırdığı yıllara rastlar. O dönemlerde iş insanının veya şimdilik hâlâ daha sık kullanılan şekliyle “iş adamı”nın itibarı pek yüksek değildi. Belki “Bugünkü kadar bile yüksek değildi!” demek daha doğru olur. Zamanın Türk filmlerinde Hulusi Kentmen tarafından canlandırılan, Bedri Koraman’ın karikatürlerinde rastlanan ağzı purolu, göbekli, ceplerinden paralar fışkıran tipler, toplumun büyük bir kesiminin gözünde iş adamının örnekleriydi.

68 Hareketi’nin de etkisiyle, dünyada olup biteni izleyen, ülke sorunları üzerinde tartışmayı seven gençler arasında ise “solculuk”, hatta “devrimcilik” modaydı. Bu modaya uygun kitaplar okumak, müzik dinlemek gerekiyordu. Marksist düşüncenin temelleri hakkında bilgi sahibi olmak şarttı. Sartre okuyacaktınız, Brecht’i sevecektiniz, Nâzım Hikmet hayranı olacaktınız, Joan Bez ve Bob Dylan dinleyecektiniz. Das Kapital’i okumuş olmanız gerekmezdi, nasıl olsa okumuş olduğunuz varsayılırdı. Marksist terminolojiye biraz hâkim olmanız yeterliydi. “Aydın” veya “entelektüel” olmakla “solcu” olmak neredeyse eş anlamlıydı. İş adamı, “kapitalist” veya “komprador”, “kötü adam”dı, insanları sömürerek kendini zenginleştiren kişiydi. Nefret odağı olmadığı zaman iş adamı bu gençlerin sohbetlerinde alay konusuydu. İş adamının en zararsızı ve en iyisi, hiçbir işe yaramayanı idi.

Bir keresinde kitap meraklısı bir arkadaş grubuyla romanlardan ve hikayeler den paragraflar okuyup, hayali kişilerin yaşamlarıyla ilgili senaryolar üreterek bir oyun oynadığımızı hatırlıyorum. Bir arkadaşımız Orhan Veli’nin bilinen şiirnden bir bölüm okuduktan sonra bunları söyleyen kişinin mesleğini sormuştu:

İşim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah,
Hepiniz uykudayken,
Uyanır bakarsınız ki mavi.

Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker,
Ben dikerim.

 

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.