Huzursuzluk - Zülfü Livaneli - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Huzursuzluk – Zülfü Livaneli

Huzursuzluk – Zülfü Livaneli

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: Ocak 2017
Eklenme: Ocak 17th, 2024
Dil: Türkçe
Sayfa: 160
Yazar: Zülfü Livaneli

35.774 Kişi Tarafından Görüldü

İstanbul’un kargaşası içinde sıradan bir yaşam süren İbrahim, çocukluk arkadaşı Hüseyin’in ölüm haberi üzerine doğduğu kadim kent Mardin’e gider.

Onun, önce sevdaya sonra ölüme yazılmış, Mardin’de başlayıp Amerika’da sona ermiş hayatını araştırmaya koyulur. Böylece âdeta bir girdabın içine çekilir, tutkuyla ve hırsla gizemli bir kadının peşine düşer.

Harese nedir, bilir misin? Develerin çölde çok sevdiği bir diken var. Deve

dikeni yedikçe ağzı kanar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz…

Ortadoğu’nun âdeti budur, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.

Mardinli Hüseyin ile IŞİD zulmünü misliyle yaşamış Ezidi kızı Meleknaz’ın ve kelamın çocuklarının hikâyesi… Livaneli okuru, sevda ile acının iç içe geçtiği bir Ortadoğu gerçeğiyle buluşturuyor.

Zülfü livaneli‘nin Huzursuzluk adlı eserinde Hüseyin’in duyduğu kara sevdaya şahit oluyoruz.

Huzursuzluk Kitap Özeti

İbrahim Istanbul’da gazetenin ikinci katında, her sabah olduğu gibi toplantıdadır. Baş Komiser diye takıldıkları arkadaşları üçüncü sayfa haberlerinden bahsederken; Mardin’li Hüseyin Yılmaz diye birinin Amerika’da ölümünden bahseder. Bu Hüseyin; İbrahim’in çocukluk arkadaşıdır. Sessiz sakin, kendi halinde bir çocuğun başına bu olayların nasıl geldiğini bilemez. Hüseyin’in ölümü için Mardin’e gider.

İbrahim Mardin’de Hüseyin’in ölümünü merak ettiği için birçok kişiyle konuşur. Öncelikle annesi ve kız kardeşi ile konuşan İbrahim; kızın göçmen kampından olduğunu ve hiç fotoğrafı olmadığını öğrenir. Ertesi gün Amerika’dan cenazesi getirilen Hüseyin toprağa verilir. İbrahim derin düşüncelere dalar: Annesi, babası, babaannesi burada yatıyordur.

Arkadaşları burayı bırakmamışken, kendisi gitmiştir. Cenazede bir diğer çocukluk arkadaşı Mehmet’i görür ve yanına yaklaşır. Cenazeden sonra bir yerde oturup biraz sohbet ederler. Birkaç şeyi de ondan öğrenir. Hüseyin Mardin’e açılan üniversitede sağlık bilimleri okumuştur. Herkese yardım etmeyi çok seven Hüseyin göçmen kampına gider. Merhametten maraz doğar sözü tam onun içindir.

Bir gün yezidi kampına giden Hüseyin orada Meleknaz’ı görür. Nasıl aşık olduysa nişanlısı Safiye’yi bırakıp Meleknaz’ı ve kör bebeğini evlerine getirir. Başta annesi ve kardeşi karşı çıksa da Hüseyin’in ciddi oluşundan dolayı sessiz kalırlar.

Meleknaz hiç konuşmuyormuş. Annesi ve kardeşi Kürtçe, Arapça bilmediğini düşünüp üstüne gitmezler. Bir gün etraftan duyanlar evlerine gelir. Onlara ikram hazırlarken mutfakta Meleknaz da yardım ediyormuş. Kız kardeşinin elindeki marulun görünce, bebeğini bile unutup koşarak evden kaçmış. Bunu gören komşular kızın Yezidili olduğunu anlamış ve Hüseyin’e büyü yaptığını düşünmüşler. Sonra evin her yerine marul koymuşlar.

Mehmet babasının daha bilgili olduğunu söyleyince ondan öğrenir Yezidileri: Aslında Yezidi değil Ezidi’dir. Altı bin yıllık dinleri tüm dinlerden önce gelir; üç kez güneşe dönerek dua ederler. Mardin’de Süryani manastırının altında güneş tapınağı vardır.

Ezidi inancına göre Tanrı ve yedi melek vardır. Başmelek Melek Tavus’tur. Başmelek, Tanrı insanı yaratıp da ona secde etmesini isteyince bunu reddetmiş ve cennetten kovulmuştur. Cennetten kovulduğu için ona şeytan der; ona inananlara da şeytana tapıyor derlermiş. Oysa ki Melek Tavus; cennetten kovulduktan sonra yaptıklarına pişman olup, yedi bin sene gözyaşı dökerek ateşleri söndürmüş, denizleri doldurmuştur. Sonra Tanrı affedip tekrar Baş melek yapar.

Melek Tavus hem iyi hem kötüdür. Ezidilerin inancı böyledir. Şeytana taptıkları düşünüldüğü için çok zulüm görmüşlerdir. Mehmet’in babası Hüseyin’i çok uyarmıştır. Işidçi Mardin de çoktur ve seni yaşatmazlar der ama Hüseyin dinlemez.

Nasıl bir kara sevdaya düşmüştü ki dini bir bütün olan Hüseyin’in bu çılgınlıkları yapmasına sebep olur. Kız marulu görüp kaçtıktan sonra Hüseyin her yerde onu arar. Aradığını duyan Işid destekçileri yolunu keser ve tehdit eder: aramaktan vazgeçmesini yoksa öldüreceklerini zaten kızı kendilerinin de aradığını bulunca öldüreceklerini söylerler.

Hüseyin yine de arar ve kızı güneş tapınağında bulur. İbrahim bunun üstüne güneş tapınağına gider. Orada Meleknaz’dan izler arar ve aradığını bulur:

Meleknaz’a ait olduğunu düşündüğü, köşesinde tavuskuşu işlenmiş bir mendil… İbrahim Hüseyin’den çok Meleknaz’ın hayatını merak etmektedir. Nasıl bir kız; asi mi? zeki mi ?

İbrahim’e gazeteden iş gelir. Ne kadar tesadüftür ki o bir Meleği ararken bir başka melek Mardin’e geliyordur. Angelina Jolie iyilik elçisi olarak Mardin’de kampları gezecektir. Ertesi gün kampları gezerken birkaç görüntü alıp gazeteye yollarlar.

Angelina Jolie gittikten sonra İbrahim bir süre daha orada kalır ve Meleknaz’ı arar. Şeyh Seyda oranın bilgini onlara yardım eder ve Zilan’ ı bulurlar. O Melek Naz’la arkadaştır. Zilan başlarından geçenleri anlatır. Köylerini Işid basmış; erkeklerini öldürüp kızlarını, kadınlarını esir alır. Zilan, kız kardeşi Nergis, Meleknaz esir düşmüş, satılmış, tecavüze uğramışlar.

Her adam bir paket sigara karşılığı onları başkasına satar. Ta ki topladıkları yere dönene kadar… Orada kullanılmışlar tarafına koyar. Bir adam gelir ve pazarlık sonucu üçünü de alır.

Bir süre sonra onlara yiyecek, su ile Şengal dağının eteklerinde bırakır. Meğer o da Ezidiliymiş ve kızları alarak serbest bırakıyormuş. Dağdan geçmek hiçte kolay değildir. Meleknaz doğum yapar; bir kızı olur. Birçok ölüm görürler. En kötüsü Zilan’ın kardeşi Nergis’in ölümü… bir sabah Zilan uyandığında Nergis’i bulamaz. Uçurumun kenarına gidince uçurumdan atladığını görür ve yanına iner.

Nergis’in son sözü: ‘ Ben bir insandım abla. ‘ olur.

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.