Zweig’ın 1920’li yıllarda yazdığı tahmin edilen bu novellanın el yazması ölümünden sonra oldukça geç bir tarihte, 1970’lerde gün ışığına çıkarıldı. Ve aşkın sınır tanımazlığı üzerine yazılmış en yoğun, en etkileyici metinler arasında yerini aldı. Geçmişe Yolculuk, zamana, mekâna ve değişen koşullara direnen yasak ve tutkulu bir aşkın hikâyesidir. Bu çılgın aşk önce okyanusun ve daha sonra da Birinci Dünya Savaşı’nın araya girmesiyle dokuz yıllık bir kesintiye uğrar. Yıllar sonra yeniden buluşan iki sevgilinin hayatları büyük bir değişime uğramıştır. Önlerinde uzanan belirsiz geleceğe, geçmişin sürekli aralarına giren gölgesine rağmen, aşk doludizgin sürmektedir…
1881 yılında Viyana’da doğan Yahudi asıllı yazar, yalnızca dünya edebiyatına armağan ettiği şahane kitaplarıyla değil, aynı zamanda çağının kara yazgısıyla birleşmiş yaşam öyküsüyle de totaliter rejimlerin dünyayı sürüklediği kan ve savaşlarla dolu 20. yüzyıl tarihinin önemli bir figürü.
Kitap tanıtım Amaçlıdır.
SÜRGÜN EDİLDİ İNTİHAR ETTİ
İkinci Dünya Savaşı’nın acımasız koşullarında yazmaya çalıştı. Adolf Hitler’in muhaliflere yönelik yürüttüğü sert politikası gittikçe artıyordu. Zweig de diğer aydınlar gibi çareyi Almanya’yı terk etmekte buldu. 1942 yılında Brezilya’nın Rio de Janerio kentinde karısı Lotte ile intihar ettiğinde dünya edebiyatı büyük bir kalemini kaybetmiş oluyordu.
Yaşamlarına son veren Zweig ve karısı Lotte
Usta yazar arkasında yazdığı eserleri bırakarak hayatına son verdi. Zweig de Almanya’da yaşayan altı milyon Yahudi’den biriydi; Hitler’in antidemokratik politikalarını eleştirdiği için ölümle tehdit edildi, sürgün yedi. 20. yüzyılın önemli edebiyat işçilerinden olan yazarın kitapları hala en çok okunan eserlerin başında geliyor. Onun ünü çok az yazara nasip oldu.
SATRANÇ EN BİLİNDİK ESERİ
Zweig denilince Satranç kitabı hemen akla gelmesini anlayışla karşılarım. Nitekim bazı yazarların diğer kitapları arka planda kalırken, en çok okunan ve bilinen kitapları ise elden ele dolaşır. Nasıl ki; Dostoyevski Suç ve Ceza, Uberto Eco Gülün Adı, Victor Hogo Sefiller’le anılıyorsa Zweig’nin de Satranç’la hatırlanması sanırım bu örneklerle daha da anlaşılır bir hal alıyor.
KiTAP ALTI ÖYKÜDEN OLUŞUYOR
Bugün sizlere elime yeni geçen ve büyük bir keyifle okuduğum Geçmişe Yolculuk’tan bahsetmek istiyorum. Zweig’in bütün kitaplarını okumuştum ama nedense bunu atlamışım. Kitap nihayet okuma masamda yerini aldığında yeni bir Stefan Zweig eserini okuyacağım için mutlu oldum. Diğer kitaplarında olduğu gibi yazar kalitesinden ödün vermemiş. Edebiyatçının usta kaleminden damıtılmış muhteşem öykülerini kelimeler ağzımda eriye eriye okudum. Yazarın keskin kalemiyle buluşan cümleler kitapseverlere edebiyat şöleni yaşattırıyor.
Zweig Lotte’yle
GEÇMİŞE YOLCULUK
“Ah, ne güzel oldu gelmen!”
Kollarını iki yana açarak kadına doğru yürüdü. “Ne güzel oldu gelmen” diye tekrarladı. Heyecanlı, titrek sesi biraz şaşkınlık, biraz mutluluk doluydu. Yumuşak bakışları karşısındaki kadını sevgiyle sarıyordu. “Gelmeyeceksin diye o kadar korkmuştum ki” dedi.
“Demek bana o kadar az güveniyorsun?”
Dudaklarındaki gülümseme sitem dolu sözlerin şaka olduğunun belirtisiydi. Işıl ışıl gözlerinden masmavi bir güven yayılıyordu.
“Hayır, hayır, geleceğinden çok emindim. Senin sözlerinden daha güvenilir ne olabilir? Fakat ne kadar budalaca bir şey… Bu akşamüstü öylesine bir korkuya kapıldım ki… Çok budalaca bir korkuydu, sana bir şey olduğunu düşündüm bir an. Hemen telgraf çekmek istedim, sana gelmeyi istedim…
Geleceğin saat yaklaştıkça beklemekten çılgına döndüm, yine buluşamayacağımızı sandım… Ancak Tanrı’ya şükürler olsun, geldin, şimdi buradasın!”