Demir Konsey - China Mieville - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Demir Konsey – China Mieville

Demir Konsey – China Mieville

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: Mart 2015
Eklenme: Ocak 17th, 2024
Dil: Türkçe
Sayfa: 544
Yazar: China Mieville

1.976 Kişi Tarafından Görüldü

Britanya bilim kurgu ve fantastik edebiyatının genç ve başarılı ismi China Miéville’in, Perdido Sokağı İstasyonu ve Yara’nın ardından, Yeni Crobuzon üçlemesinin son kitabı olarak kurguladığı Demir Konsey; mevcut baskı rejimine karşı ayaklanan çeteler, örgütler ve direnişçilerin sahnede olduğu, mekân ve zamanın parçalandığı bir savaş ve isyan zamanına odaklanıyor.

Roman, 2005 yılında Arthur C. Clarke ödülünü kazandı, Locus ödüllerinde ise En İyi Fantastik Roman seçildi.


Tesh şehrinin Yeni Crobuzon’la devam etmekte olan mücadelesinde umutsuzluk ve şiddet yaşama egemen olurken etrafta bir fısıltı dolaşmaktadır:

Artık Demir Konsey zamanı. Demir Konsey; Yeni Crobuzon yurttaşlarının; Parlamento ve milislerin işçilere, sanatçılara, askerlere, büyücülere, fahişelere kök söktüren tiranlığına son vermek için umutla direnmelerinin imgesi.


Fantastik edebiyat alanının en saygın ödülü olarak kabul edilen Arthur C. Clarke ödülünü üç kez kazanan tek yazar olan China Miéville, Demir Konsey’de çok katmanlı, anlatımsal ve politik sınırları zorlayan, lirik bir romanla çıkıyor okuyucuların karşısına.
Baskı ve zorbalığa karşı isyanla körüklenen ebedi tren Demir Konsey bilinmeyen bir geleceğe doğru ilerlerken, devrim hep yaklaşmakta, hep gelmek üzeredir.

Özet

Geçmiş yıllarda, kadınlar ve erkekler toprakta bir yol açıyor ve beraberlerinde tarihi taşıyorlar. Dinginler, ağızlarında savaş çığlıkları var. Kayalık siperlerde, engebeli arazide, ormanda, çalılık ve tuğla gölgelerdeler. Artları arkaları kesilmiyor. Çoktan geçmiş olan bu yıllarda birisi, bir granit çıkıntısında, kenetlenmiş bir yum ruğu andıran bir dağın üzerinde duruyor.

Dağın zirvesi ağaçlarla kaplı, sanki bir orman, köpürerek yayılmış gibi. Adam yeşil bir dünyanın tepesinde duruyor ve aşağıda dolaşıp duran tüylü ve sert derili hayvanlar ona hiç aldırmıyorlar. Açtığı yol batolit sütunların ötesine geçip yukarıya doğru uzanıyor ve bitişiğinde ise muşambadan korunaklar var. Adamlar ve ateş, ormanı gübreleyen yangınların küçük, kısır kuzeni. Tepedeki adam, bu geçmiş anı sonsuza dek donduran rüzgârda dikilirken soluğu da sakalında donakalıyor.

Camın içinde ağır ağır akan cıvaya bakıyor; bir barometre ve derede işaretli kordonu. Etrafına, dünyanın göbeğinin üzerinde ve bir dağ sonbaharında onunla birlikte duran adamlara bakıyor. Oraya tırmanarak gelmişlerdi. Sıra sıra adamlar, yer çekimine karşı direnmekten yorulmuş, silikat duvarların kuytu köşelerine sinmişlerdi.

Kendi malzemelerinin uşakları olmuş, pirinç, tahta ve cam ıvır zıvtrlarını budala zenginler gibi, dünyanın bir ucundan buraya kadar taşımışlardı. Tepedeki adam çoktan geçmiş olan anı soluyor, orman hayvanlarının öksürüklerini, birbirine sürtünen ağaçları dinliyor.

Çam ya da dişbudakların sardığı ve bir kıvrımın yarıçapını not aldığı topraklar karşısında kendini çok sıradan hissediyordu. Soğuktan, adamların altısı ölmüş ve derme çatma mezarlarında bembeyaz ve kaskatı halde uzanıyorlar. 

Bu çoktan geçmiş anda ağaçların tepesinde yalnızca tek bir adam var. Batıda dağlar önünü kesiyor ama o an önünde daha kilometreler var. Yalnızca rüzgâr onunla konuşuyor ama adının hakaret ve saygıyla ağza alındığım biliyor. Uyanması tartışmalara yol açıyor.

Şehrinin doruklarında onun çabaları aileleri parçalıyor. Bazıları onun tanrılar adına konuştuğunu söylüyor ve bu ona gurur veriyor. Dünyanın suratına edilmiş bir hakaret o, planları ve yolu iğrençlikten başka bir şey değil. Adam gecenin bastırmasını izliyor. (Çok zaman önceydi bu an.)

 

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.