Bulantı - Jean-Paul Sartre - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Bulantı – Jean-Paul Sartre

Bulantı – Jean-Paul Sartre

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: Nisan 2013
Eklenme: Ocak 17th, 2024
Dil: Türlçe
Sayfa: 264
Yazar: Jean-Paul Sartre

8.884 Kişi Tarafından Görüldü

Jean-Paul Sartre, yirminci yüzyıla damgasını vurmuş bir yazar. “Bulantı”, bu büyük yazarın başyapıtı sayılıyor. Bu önemli kitabın başarısını, biçim ve teknikle getirdiği öz arasında ustaca sağlanmış denge ve bireşimde aramak gerekir. Geleneksel roman anlayışından ayrılan bu roman, “Varoluşçu” düşüncenin de temel kitabıdır.

Adı felsefe derslerinden kulaklara çalınmış bir isim Jean Paul Sartre. 1900’lü yılların –tam doğum tarihi 21 Haziran 1905- filozof ve yazarı… Fransa’nın başkenti Paris’te dünyaya gelen Jean Paul Sartre kendini varoluşçu felsefesiyle tanıtmıştır. K. Jaspers, Heidegger, Dostoyevsky gibi isimlerle beraber varoluşçuluk akımının en önemli temsilcilerindendir. Bu felsefi düşünce Heidegger tarafından ortaya atılsa da edebiyatla birleşmesi ve yaygınlaşması Jean Paul Sartre tarafından sağlanmıştır.

Yazarın ruhaniyetini ve fikirlerini daha iyi kavrayabilmek adına varoluşçu felsefeden de bir iki kelam yazmak gerektiği kanaatindeyim. Açıklaması ve tek bir cümleye indirgenmesi zor, filozoflarca umutsuzluk (Mounier), başkaldırı (Wahl), özgürlük (Marcel) ve hatta saçmalıklar felsefesi (Foulquie) gibi kelimelerle tanımlanmış; canlı ile cansız arasındaki ilişkiyi sorgulayan, bir nevi hür insanların hür olmayan varlıkların dünyasına atıldığını söyleyen düşünce akımıdır Varoluşçuluk. Diğer adıyla egzistansiyalizm olarak da bilinir.

Daha yalın bir şekilde ifade edilirse varoluşçuluk: bireyin özgür olduğunu ve hatta özgür olmaya mecbur olduğunu, geleceğini kendisinin belirlediğini –burada bir nevi kaderi inkâr ediyor- benliğin esas olduğunu savunur.

Bu esaslar üzerine kurulmuş olan varoluşçuluğu benimseyen Jean Paul Sartre aynı zamanda bir Tanrı’ya da inanmıyordu. Bu nedenle insanın tamamen hür olduğunu düşünüyordu. Kitaplarında da bu düşüncesi fark edilebiliyor. Jean Paul Sartre’ye dair en ilgi çekici unsur ise Nobel ödülünü kazanmasına rağmen reddetmesidir. Ona bu ödülü kazandıran romanının adı Akıl Çağı’dır. Hayatı boyunca ona verilmek istenen birçok ödülü de reddetmiştir. Sartre 1980 yılında Paris’te vefat etmiştir. Cenazesi 25 bin küsur kişinin katılımıyla yapılmıştır.

Bulantı ise yazarın ilk romanıdır. 1938 yılında yayınlanmış ve dünyaca ün kazanmıştır. Kitapta dünyaya karşı duyulan tiksintiden bahseder. Ayrıca kitabın başkahramanı sadece dünyadan tiksinmiyordur, kendi bedeninden de tiksiniyordur.

Jean Paul Sartre ilk romanını günlük şeklinde yazmayı tercih etmiş. Günlüğün sahibi ise Antoine Requentin isimli bir tarih yazarı. Aynı zamanda Antoine’nin Fransa’nın güzel şehirlerden biri olan Bouville kentinde günlerini geçirirken, özlemle beklediği Anny adında bir sevgilisi de var. Onu beklerken çektiği yalnızlık ve daldığı derin düşünceler onu günlük tutmaya itiyor.

Aklı karışmış ve düşüncelerini toplayamaz bir haldeydi zannımca. Zira günlük “Olayları günü gününe yazmak daha iyi olacak” gibisinden başlıyor. İlk sayfalardan Antoine’nin bir şeyleri gözden kaçırdığımı düşündüğünü ve onları yakalamaya çalıştığını anlıyoruz.

“Bu ülkede ne işim vardı? Bu adamlarla ne için konuşuyordum? Niçin böyle gülünç bir biçimde giyinmiştim?” (Jean Paul Sartre – Bulantı) Herkesin kendine en az bir kere sorduğu ve çoğu kez cevaplamadan havada asılı bıraktığı soruları sorup, üzerinde derin aforizmalar yer alıyor 20li sayfalarda.

“Bütün bu adamlar, vakitlerini dertleşmekle, aynı düşüncede olduklarını anlayıp mutluluk duymakla geçiriyorlar. Aynı şeyleri hep birlikte düşünmeyi ne kadar da seviyorlar.” (Jean Paul Sartre – Bulantı) Burada da Antoine’nin bir yerde otururken gözlemlediği şeyleri nasıl gördüğü, yorumladığını anlayabilirsiniz. Daha sonralardan Antoine bu sıradan, sıkıcı ve bayat hayattan dolayı bir bulantı duymaya başlıyor.

İşte kimi zaman bu tarz aforizma ve sorgulamalarla, kimi zaman Antoine’nin gözlemlediği, yaşadığı olaylarla ilerliyor günlük. Bir kitap onu yazan kimsenin kendisi olabilir. Tamamen yazarının ağzından konuşur. Bulantı da o kitaplardan birisi. Jean Paul Sartre’ın felsefesini başarıyla aktarması yönünden varoluşçuluğun kült kitaplarından birisi olması şaşılacak bir şey değil.

Ancak bu kitaba bir yaş sınırı getirilmeli. Aynı zamanda bu kitabı okumadan önce bir zemin edinilmeli. Ağır bir dile, ağır bir atmosfere sahip olduğundan dolayı belli bir felsefi ve edebi temeli olmayan, depresyonda yahut depresyona meyilli insanları kötü etkileyebilecek bir roman Bulantı. Sağlıklı bir ruh ve olgun bir zamanda okunmalı.

İnsanlar dünyayı bir bardak olarak görmeli. Dolu ve boş taraflarını bilip ona göre hareket etmeli. Ve önümüzde uzanan yıllar için elzem bir gerçek insanlığın dünya için beraber çalışması gerektiğidir. Bu kitabı okumadan önce kendinizi öz eleştiri, pozitif bakabilmek gibi alanlarda geliştirmiş ve bir parça felsefeye yakın olmanız gerekmekte. Bulantı depresyona girmek için değil, varoluşun özünü anlamak için okunması gereken harika bir şaheser.

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.